DİZİLER AKIL SAĞLIĞIMIZI NASIL BOZUYOR?

Kadın cinayetleri tırmanışta… Medya Radar ekibinden Murat Tolga Şen, son zamanlarda yine tırmanışa geçen Kadın Cinayetleri konusundaki yazısında,  bazı dizilerin akıl sağlığını nasıl bozduğu konusunu örnekleriyle işledi.

İşte o yazı:

Pınar’ın ve ondan önce yine Muğla’da yine erkek arkadaşı tarafından katledilen Zeynep’in ortak bir yanı vardı, ikisi de yanlış erkekleri sevdiler. Belki de bile bile…

Muğla’da yaşayan Pınar Gültekin birkaç gündür kayıptı. Arkadaşlarının sosyal medyada paylaştığı fotoğraflarda güzel, hayat dolu bir genç kız var. Kafasını dinlemek için her şeyden birkaç gün uzaklaştığını, “cee” diyerek ortaya çıkacağını umuyordum ancak olabilecek en korkunç senaryo gerçekleşmiş, ayrıldığı erkek arkadaşı tarafından öldürülmüş. Adam, “barışalım” demiş, Pınar da kabul etmeyince coğrafya bir kez daha kadere hizmet etmiş, gözü dönen erkek “ya benimsin ya kara toprağın” diyerek boğmuş kızcağızı…


Ya benimsin ya toprağın… Ferdi Tayfur’un bir şarkısı bu, 1986 yılında çekilmiş bir filmi de var. Filmin tarihini yazdım çünkü aradan geçen onca yıldan sonra değişen hiçbir şey yok. Erkekler, kadınları, çok sevdiklerini bahane ederek katlediyorlar. Sevginiz batsın!

Arabesk şarkıcı filmleri furyasında sık rastlanan bir sahnedir, filmin finalinde erkek sevdiği kadına sahip olamayacağını anlayınca onu alnından vurur, sonra kadının cansız ve narin bedenini yüklenerek alt açıda duran kameraya pozunu verir, son…


Filmler hayatı taklit eder ama bazen hayatın kendisi filmlerin takipçisi oluyor. Üstelik filmlerdeki kadar şık ya da havalı gerçekleşmiyor bu infaz sahneleri. Allah’ın belası rezil, kızı boğuyor, cesedini yakıyor sonra da bir varile sokup ormana atıyor.

Birinin sizi öldürecek kadar sevmesi ne tuhaf… Sevgi neydi? Emekti! Peki, kaç film öyle olduğunu söylüyor? Sadece bir tanesi… Yeşilçam’ın geri kalanı tokat ve kurşun seslerinden geçilmiyor. Şimdi Yeşilçam’ı bize geri getirdiğini iddia eden dizilerde de aynen böyle devam ediyor.

Dizilerde başrol karakter: Arıza

Yaz dizilerindeki cıvıl cıvıl gençleri unutun, yakında kışlık dizilere ve travmatik aşklara yelken açacağız. Duyuruları yapılan bir dizi var mesela, adı Arıza… Başkarakterin adı Ali Rıza, adından yola çıkarak çevresi ona Arıza diyor sanırım, bu lakabı hak ettiğini de izleyeceğimizden eminim ama, işte burada bir sorun yok mu?


Pınar’ın ve ondan önce yine Muğla’da yine erkek arkadaşı tarafından katledilen Zeynep’in ortak bir yanı vardı, ikisi de yanlış erkekleri sevdiler. Belki de bile bile… Kadınların içinde hep bir “ben bu adamı düzeltirim” umudu vardır ama genellikle boşa çıkar. Umudunu kaybeden kadın terk eder ve sonrası gelir. Her yanlış sevgili cinayet işleyecek diye bir şey yok ama bu adamlar giderek çoğalıyorlar, çünkü Netflix’in hepimizi eşcinsel yapacağından emin olan RTÜK, ulusal kanallarda da öpüşme-sevişme sahnelerine hemen tepki verirken dizilerdeki şiddet konusunda parmağını bile kıpırdatmıyor.

Daha önce de yazdım; Türkiye’de yaşayanlar hayatı televizyondan, dizilerden öğrenip, o gerçekliğin içine hapsoluyor. Sinema ve televizyonun gücünü küçümsemeyin. Eğer erkekseniz eşinize nasıl evlenme teklifi ettiğinizi düşünün. Evet, diz çöküp o tektaşı ona doğru uzattınız. O da yüzünü elleriyle tutup “evet!” diyerek ağladı. Sizin aklınızdaki belki bu değildi ama, hayatınızın en önemli anlarından birini sizin için sinemacılar tasarladı. Daha pek çok örnek verilebilir. Günümüz insanı, ‘yemeyi-içmeyi, sevmeyi-sevişmeyi, kavga etmeyi-ayrılmayı‘ filmlerden-dizilerden öğrenir.

Dizilerde de her türden şiddet gösterileri izliyoruz. Birkaç bölüm önce aşkını ilan eden adam, sevgilisinin kafasını duvarlara çarpa çarpa dövüyor. Ortalık, feryat figan! Senaristler reaksiyon aldığı için bu sahneleri doz aşımı seviyesinde yazıyorlar. Üstelik yazanların çoğu da kadın kalemler… Gencecik insanlar dayak atınca erkek olduğunu sanıyor, dayak yiyen kadınlar da “bu adam beni çok seviyor” diye avunuyor. Nerede kaldı Kaynanalar dizisi ve onun karısından ödü patlayan Timur karakteri… Bir zamanlar gençlik dizisi olarak Yedi Numara ya da Kuzenler‘i izlediğimi hatırlıyorum. Dostluk, dayanışma, birlikte başarma… Peki şimdikiler?

Böyle yazılar yazdıktan sonra çıkıp dizilerin toplumu etkilemediğini, kadın cinayetlerinde herhangi bir rol üstlenmediğini iddia edenler oluyor, buna katılmıyorum. Hele de bizim gibi toplumlarda diziler büyük yönlendirici…


Bu sebeple, televizyona dizi yapan yapımcıların, bu dizileri yazan senaristlerin bir görevi var; elinizdeki tarifleri bırakın ve yeni sezon dizilerinde düzgünce ayrılabilen insanlar gösterin. Ayrıldıktan sonra arkadaş kalabilen çiftlerin hikayesini izletin biraz da… Kadınların çevresinde pervane olduğu arıza karakterler yazmayın. Dizinin en güzel kızını bu arıza karakterlere aşık edip sakin, kıymet bilen erkekleri yalnız bırakmayın. Hep birlikte mahvettiğiniz bu toplumun artık terapiye ihtiyacı var, elinizden geleni yapın. Belki işe yarar.

Murat Tolga ŞEN /Medya Radar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir