Siyaset Bilimci, Almanya Parlamentosu ve Avrupa Parlamenterler Meclisi Eski Milletvekili Prof. Dr. Hakkı Keskin, son günlerde dünya gündemindeki Trump-Avrupa Birliği Krizi konusunda detaylı bir yazı kaleme aldı.
GAZETEM/KONUK YAZAR
Foto: Youtube
İşte Prof. Hakkı Keskin’in son yazısı:
Avrupa Birligi Ülkeleri, Trump`la Yaşanan Krizden, Avrupa’nın Geleceğini Belirleyen Yeni ve Güclü Bir Politika Geliştirmelidir!
Trump, diğer NATO ülkeleri olmaksızın Putin`le görüşerek Rusya ile Ukrayna krizinin çözümünü öngörüyor. Trump ABD başkanlık seçimi öncesi, Rusya-Ukrayna savaşını kısa sürede sonuçlandıracağı açıklamasını yapmıştı.
Münih Barış konferansında Trump’ın başkan yardımcısı Vance, ABD ülkelerini azarlar bir edayla “Ayni değerleri paylaşmıyoruz, sizin için yapabileceğimiz bir şey yok. Başınızın çaresine bakın” uyarısında bulundu.
Trump ve ekibinin izlediği politikanın temelinde, ABD için esas tehlike olarak Çin Halk Cumhuriyeti görülmektedir. Bu nedenle Rusya’nın Çin`e yakınlığından uzaklaştırılarak en azından tarafsız kalabilmesi istenmektedir. Çünkü Çin Halk Cumhuriyeti ekonomide, teknolojide, yeni patentlerin buluşumu ve uygulanışında ABD`yi giderek geride bırakacak konuma gelmiştir. Çin, Afrika ülkeleri başta olmak üzere Dünya’nın birçok ülkesinde büyük yatırımlarıyla etkin bir ekonomik güç durumuna gelmiştir. Günümüzde Çin Halk Cumhuriyeti’nin ABD`ye verdiği krediler nedeniyle bu ülkeden 859,4 Milyar US-Dollar alacağı bulunuyor.
Önceki ABD Başkanı Biden ise izlediği politikayla, Rusya-Ukrayna savaşının daha da uzamasını ısrarla destekleyerek, Rusya’yı ekonomik bakımından çökertme politikası izliyordu. Rusya`ya karşı uygulamaya konan bir dizi politikayla, Rusya’nın Dünya ekonomisinden izole olmasına, var olan anlaşmalara karşın Rus petrol ve gazının Batı Avrupa ülkelerine satışının engellenmesine, Rusya’nın Avrupa bankalarındaki varlıklarına el konulmasına öncülük etti. Ayrıca NATO ülkelerinin askeri giderlerini büyük ölçüde artırmalarını ve dolayısıyla ABD`den daha fazla silah alınmasını istiyordu.
Rusya’nın Krım`ı alması ve Ukrayna’nın Rusya sınırındaki anadili Rusça olan halkın çoğunlukla yaşadığı bazı bölgelerinin de Rusya tarafından işgali, Batı Avrupa ülkelerinin şiddetle karşı çıktıkları ve kınadıkları bir durumdur. Hiç kuskusuz Rusya’nın Krım ve Batı-Ukrayna sınır bölgesindeki yerleri savaşla işgali, asla kabul edilemez bir politikadır. Bu nedenle NATO ülkeleri Ukrayna’yı silah ve finans yardımlarıyla yoğun olarak desteklemektedirler.
Savaş nedeniyle 6,8 milyon Ukraynalının ülkelerini terk ettiği, sadece Almanya`ya 1.248.210 aşkın Ukraynalının sığınma isteminde bulunduğunu söylemek gerekir.
Rusya-Ukrayna Savaşının Doğuş Nedenleri
Bu savaşın hangi nedenlerden ortaya çıktığını bilmemiz gerekir. NATO 1949 yılında ABD öncülüğünde kuruldu. Varşova Paktı ise Sovyetler Birligi öncülüğünde NATO`ya karşı 1955` de kuruldu. 1950 yılı sonrasında Amerika Birleşik Devletleri, temel politikası olarak özellikle NATO üyesi ülkelerde son derece sistematik bir çalışma yaparak, Sovyetler Birliğini ve Komünizmi, tüm ülkeler için baş düşman ve büyük tehlike olarak başarıyla günümüze değin yaydı.
Sovyetler Birliği yaşanan büyük ekonomik krızın de sonucu olarak, Batı Avrupa ülkeleriyle ilişkilerini yeni bir düzene koyma amacı ve bu ülkelere güven duyma anlayışıyla 31 Mart 1991 de Varşova paktını sonlandırdı.
NATO ülkesi Bati Almanya ve Varşova Pakt ülkesi Doğu Almanya’nın birleşme sürecine ilişkin olarak bir tarafta ABD, İngiltere, Fransa ve Bati Almanya, diğer tarafta Rusya ve Doğu Almanya arasında yapılan ve uzun süren görüşmeler sonunda, 3 Ekim 1990 tarihinde iki Almanya’nın birleşmesi ve Almanya’nın bağımsızlığı sağlandı.
Bu görüşmelerde Rusya’nın isteği doğrultusunda, Varşova Paktı’nın eski üye ülkelerinin NATO`ya alınmayacağı konusunda Rusya`ya güvence verildi.
Rusya`ya verilen bu güvencenin tam tersine, ardı ardına eski Varşova Paktı ülkeleri Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya 1999`da Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya ve Slovenya 2004 de, Arnavutluk ve Hırvatistan 2009` da, Karadağ 2017`de, Kuzey Makedonya 2020`de ve öteden beri NATO üyeliğini hiç düşünmemiş olanFinlandiya 2023`de ve İsveç 2024 NATO üyeliğine alındılar. Böylece Rusya batıdan NATO üyesi ülkelerle tamamen kuşatılmış oldu.
Son olarak `da ABD öncülüğünde NATO ülkeleri tarafından, stratejik olarak Rusya’nın asla kabul edemeyeceği Ukrayna’nın ve hatta Batı Karadeniz kıyısındaki Gürcistan’ın bile NATO üyeliğine alınması girişimleri başlatıldı.
Rusya’nın ABD öncülüğünde NATO ülkeleri tarafından tamamen kuşatılması amacıyla yürütülen bu politikayı son derece endişeyle izleyen Rusya Devlet Baskani Putin, 10 Şubat 2007 tarihinde Münih Barış Konferansında yaptığı uyarıcı konuşmasında, NATO`nun Rusya sınırlarına doğru genişlemesinin ve Batı Avrupa’nın ABD güdümünde bir politika izlemesinin kabul edilemez olduğuna yönelik bir dizi uyarılarda bulundu. Ne var ki Putin tarafından yapılan bu uyarılar göz ardı edildi.
20 Mayıs 2019`da Ukrayna’nın Devlet başkanı seçilen ABD güdümlü tiyatro sanatçısı Selensky`nin, Ukrayna’nın NATO ve Avrupa Birliği üyeliğine alınması yönündeki ısrarlı girişimleri, Şubat 1922 de Rusya ile Ukrayna arasında savaşın çıkmasına yol açtı.
Avrupa Birligi NATO Ülkeleri ABD`den Bağımsız olarak Kendi Güvenlik Politikalarını oluşturmalıdır!
1950´li yıllardan günümüze değin Amerika Birleşik Devletleri`nin, Sovyetler Birliğini Batı-Avrupa ülkeleri için büyük tehdit ve tehlike olarak göstermesi ve ABD olmaksızın Avrupa ülkelerinin kendilerini koruyamayacağı anlayışı, halk arasında da başarıyla günümüze değin yayıldı ve de etkili oldu.
Bu nedenle geniş halk kesimlerinde Sovyetler Birligi / Rusya korkusu günümüze değin süregelmektedir. Atom silahlarıyla da güçlenen bu “tehdit ve tehlikeye karşı” Batı– Avrupa’yı savunacak esas güç olarak da Amerika Birleşik Devletleri kabul edildi.
Oysa Moskova ilk defa Napolyon tarafından 1812 de kuşatıldı. İkinci Dünya Savaşına yol açan ve Moskova yakınına kadar ilerleyen Hitler Faşizminde Rusya`da 14.250.000 sivil ve 9.750.000 asker olmak üzere toplam 24 milyon insan yaşamını yitirmiştir.
Hitler Almanya’sına karşı savaşı doğudan kazanan Rusya ve Batıdan kazanan ABD, İngiltere ve Fransa Berlin`e kadar gelerek Almanya’yı işgal ettiler. ABD, İngiltere, Fransa’nın Bati Berlin ve Rusya’nın Doğu Berlin işgali yapılan anlaşmayla 1994 yılında son buldu.
Dünya’nın en büyük ülkesi olan Rusya 17,1 Milyon km kare yüzölçümüyle tüm Avrupa ülkelerinin iki kat büyüklüğündedir. Bu nedenle Rusya’nın savaşa zorlanmadıkça, Avrupa ülkelerini işgal etmeye hiçbir gereksinimi yoktur. 75 yıldır ABD tarafındanişlenen, Rusya’nın Avrupa ülkeleri veya başka ülkeler için bir tehlike ve tehdit oluşturduğu algısı ve propagandası artık ivedi olarak geride kalmalıdır.
Avrupa Birliği ülkelerinin, komşuları olan Rusya ile karşılıklı güvenin sağlanabileceği, kalıcı barışın, iyi komşu ülke ilişkilerinin sağlam temellere dayanacağı yeni bir dış politika izlemeleri, tüm Avrupa ülkelerinin çıkarına olacaktır.
Zengin maden kaynaklarıyla, özellikle de büyük petrol ve gaz rezervleriyle Rusya, gelişmiş Batı-Avrupa ülkeleriyle ekonomisini, sanayisini ve teknolojisini geliştirmeye büyük öncelik vermektedir. Bu da Batı Avrupa ülkelerinin tam anlamıyla yararına yeni bir ekonomi politika olacaktır.
ABD Başkanı Trump’ın Avrupa’yı kenara iten politikası, Avrupa Birliği Ülkeleri`nin kendi güvenliklerini ve Rusya ile iyi komşuluk ilişkilerini, kalıcı ve sağlam temellere dayandırmaları için önemli bir uyarı ve tarihi bir şans olarak görülmelidir.