ADD Hamburg’dan Coşkulu 100. Yıl Cumhuriyet Balosu 


Cumhuriyet’in 100’üncü kuruluş yılı, Atatürkçü Düşünce Derneği Hamburg’un düzenlediği yoğun katılımlı ve coşkulu bir balo ile şölen havasında kutlandı.

Haber ve Fotoğraflar: Salih Kartal (Gazetem.eu / Liman)

Cumhuriyeti kuruluşunun 100. yıl dönümü yurt içi ve yurt dışı temsilciliklerinde coşku ve gururla kutlandı. Atatürkçü Düşünce Derneği Hamburg (ADD Hamburg) bu bağlamda organize ettiği yemekli muhteşem törende, günün  anlamına yakışan bir şölenle 100. yılın kutlamasını yaptı.  CLASS Hotel salonunda düzenlenen Balo etkinliğinde T.C. Hamburg Başkonsolosu Emine Derya Kara, Hamburg Senatosu Prototol Müdürü Corrina Nienstedt, Senato Milletvekilleri, STK temsilcileri, sanatçılar, işinsanları ve vatandaşlardan oluşan yaklaşık 450 kişilik davetli hazır bulundu.


Özel bir itinayla hazırlanan, Atatürk posterleri, Türk ve Alman bayrakları ile süslenen salonda Başkan Serdar Temur ve Yönetim Kurulu üyeleri davetlileri kapıda karşıladı.

Milli Marşların okunmasıyla başlayan programın sunumunu Murat Büyükalp Türkçe ve Almanca olarak yaptı. Selamlama konuşmasını yapan Serdar Temur, Cumhuriyet Türkiyesi öncesi Osmanlı devletini, Cumhuriyetin kurulmasını ve günün anlamı üzerine konuştu “Bizler bugün Türk Aydınlanmasının başlangıcını, “Benim manevi mirasım bilim ve akıldır” diyen Atatürk’ün “en büyük eserim” diye tanımladığı Cumhuriyeti, “en büyük bayramı kutluyoruz” dedi

BAŞKONSOLOS KARA :”Son Halka Cumhuriyet”

T.C Hamburg Başkonsolosu Emine Derya Kara konuşmasında Cumhuriyetin kurulmasında emeği geçen Atatürk ve silah arkadaşlarına, Alman temsilcilere ve programı hazırlayan ADD Hmburg’a  teşekkür ederek başladığı konuşmasında “Binlerce yıllık devlet geleneğimizin en son halkası olan Cumhuriyet’imiz, Türkiye’nin ekonomik dönüşüm ve gelişiminin itici gücü olmuş, geçen yüzyılda Türkiye her alanda atılım yapmış ve bugün gururla sahip çıktığımız seviyeye ulaşmıştır.” dedi ve  devamında ise, dost ve müttefik Almanya’da yapılan kutlamalardan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

CORRİNA NİENSTEDT


Hamburg Senatosu Protokol Müdürü Corrina Nienstedt, Hamburg senatosu adına yaptığı selamlama ve tebrik  konuşmasında, bu  güzel kutlamada bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi ve  Atatürk’ün yüz yıl önce kurduğu Cumhuriyet’in önemine değindi. Cumhuriyet’in ardından yapılan ınkılaplar ile Atatürk yıkılmış Osmanlıdan yeni bir devlet kurduğunu anlattı. Avrupa’nın ve Türkiye’nin karşılıklı olarak birbirilerine ihtiyacı olduğunun altını çizen Nienstedt Cumhuriyet değerlerinin önemine değindi. Sözlerini Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” sözleri ile bitirirken iki toplum arasındaki uyumlu işbirliği için teşekkür etti.


Konuşmalardan sonra Aytun Ede ve müzik Gurub’unun müzikleri eşliğinde Norm Ender’in “Parla” 100. Yıl Marşı ile başlayan eğlence bölümünde davetliler ellerindeki bayraklar ile şarkılara eşlik ederek coşkulu bir şekilde eğlendiler.

Istasyon Tiyatro elemanlarından Hakan Baysalman ve Aysun Sinda’nın tango dansı ve akabinde davetliler arasında bulunan efeler diyarı egelilerin zeybek gösterisi bol alkış aldı. Program sonrası sahne alan sanatçılar Eylem Dörtyol ve Eray Gönen’in şarkıları eşliğinde gecenin ilerleyen saatlerine kadar cumhuriyet şenliği devam etti

BAŞKAN SERDAR TEMUR’un Konuşma Metni

“Atatürk’e göre:
“Her büyük meydan muharebesinden, her büyük zaferin kazanılmasından sonra yeni bir âlem (dünya)
doğmalıdır, doğar; yoksa başlı başına zafer boşa gitmiş bir gayret olur.”
İşte o “yeni âlem” (yani yeni dünya) büyük zaferden sonra, Kurtuluş Savaşından sonra gerçekten doğdu.
Halkını sürü olarak gören,
yönetime el koyması için İngiltere’ye yalvaran,
Milli Mücadele’ye karşı iç savaş başlatan son Osmanlı Padişahı Vahdettin
yaptıklarının hesabını veremeyeceği için işgalcilerin savaş gemisine binip yurttan kaçtı.
Kurtuluş Savaşı sonrası başlayan Lozan görüşmelerinde Batılı Devletler ısrarla
Türkiye’nin bir din devleti olarak kalmasını, dinsel hukukun (“çok hukuklu” yapının) devam etmesini istediler.
Türk heyeti ise din ile devletin ayrıldığını,
soy ve din farkı gözetilmeden ülkedeki herkesin çağdaş temelli “tek hukuk”a bağlı olacağını belirtti.
İmzalanan Lozan Antlaşmasıyla Türkiye istediğini aldı.
Osmanlı’nın çok hukuklu, “dinlere göre hukuk” ayrımına son verildi.
Türkiye’de herkes için “tek hukuk” kabul edildi.
Osmanlı’nın yabancılara ve cemaatlere tanıdığı hukuki ayrıcalıklara (“Kapitülasyon hukuku”na) son verildi.
Batı’nın azınlıklar üzerinden Türkiye’yi bölme planı etkisizleştirildi.
Sonuçta 29 Ekim 1923’te tam bağımsız ve üniter Türkiye Cumhuriyeti ilan edildi.
TC Hamburg Başkonsolosumuz Sayın Emine Derya Kara,
Hamburg Senatosu Protokol Müdürü Sayın Corinna Nienstedt,
Hamburg Senatosunun Değerli Milletvekilleri,
Değerli Konuklarımız,
Değerli Üyelerimiz,
şimdi burada Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını kutlamak için toplandık, hoş geldiniz, şeref verdiniz.
Atatürk’e göre: “Demokrasinin tam ve en belirgin hükümet biçimi Cumhuriyettir.“
Demokrasinin hiçbir nesnel koşulu 1920’ler Anadolu’sunda yoktu, adını bile bilen yoktu.
Demokratik bir yaşamı sırtlayabilecek yetişmiş insan da yoktu.
Eğitim düzeyi yüksek olmayan hiçbir toplumda demokrasi var olamamıştır.
1920’ler Anadolu’sunda okuryazar oranı erkeklerde yüzde 10, kadınlarda binde 4’tür.
Demokrasinin olabilmesi için bir toplumun kentleşmiş, sanayileşmiş olması gerekir,
yoksulluğun olmaması gerekir.
Demokrasi ile yönetilecek olan bir toplumun önce bir ulus oluşturması gerekir.
1920’lerde, Anadolu’da ulus yoktu, kendilerini yöneten hanedanın adıyla anılan bir halk yığışımı vardı.
Üstelik, Türkiye Cumhuriyeti Avrupa’da ve Dünya’da
(demokrasinin değil) faşizmin yükselme devrinde kuruldu.
Başlangıçtan itibaren demokrasi hedefine göre kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti
laik, ulus devlet olarak tüm bu yokluklara, tüm bu olumsuz koşullara karşın her türlü zorluğu aşmıştır.
Cumhuriyet, yaşamın, yaşamla ilgili her alanın, yönetim, eğitim, hukuk gibi tüm temel hizmetlerin
din kurallarına göre değil, aklın ışığında yürütülmesini hedeflemiştir.
Ülkenin kuruluşunun ve kurtuluşunun temellerinden biri olan laiklik,
toplumu inanç temelli farklılıkların çatışmasından korur.
Laikliğin olmadığı yerde halkın egemenliği değil sarayın, halifenin, tarikatların, cemaatlerin egemenliği olur.
Laikliğin olmadığı yerde cumhuriyet de olmaz, demokrasi de olmaz.
Türkiye Cumhuriyeti kuruluş ilkelerine sahip çıktıkça,
Osmanlıdan kalan kadercilikten sıyrılıp,
çağdaş bir akılcılıkla, ortaya çıkacak sorunları rahatlıkla aşacak olgunluktadır.
“Bizim Cumhuriyetimiz yalnız bir siyasi yönetim biçimi değildir.
Bizim Cumhuriyetimiz aynı zamanda bir yaşam biçimidir.”
“Kemalizm geçmişin bekçiliği değil, geleceğin öncülüğüdür.”
Bizler bugün Türk Aydınlanmasının başlangıcını,
“Benim manevi mirasım bilim ve akıldır” diyen Atatürk’ün
“en büyük eserim” diye tanımladığı Cumhuriyeti,
“en büyük bayramı” kutluyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir