SPD Avrupa Parlamentosu Milletvekili ve Dışişleri Komisyonu Üyesi olarak bir dönem hizmet vermiş olan Vural Öger, 14 Mayıs seçimleri öncesinde kaleme aldığı yazısında, seçim meydanlarında sıkça şahit olunan bazı olumsuz söylemlerin vatandaşlar arasında yaratacağı ağır tahribata dikkat çekti.
İşte Vural Öger’in o yazısı:
DİL..YALAN.. HAMASET.. POLİTİKA!..
Dil bir insanın birikiminin, zihniyetinin, bilgisinin, kişiliğinin ve iç dünyasının dışarıya aktarma aracıdır. Bir toplumu birleştiren, kaynaştıran veya öfkeleştiren ve kutuplaştıran kullanılan dildir. Bir politikacının ses tonu, kullandığı kelimeler, konuşma tarzı toplumu tahkir edebilir, iklimi zehirleyebilir veya barışa ve sükunete yönlendirebilir.
Ülkesini seven, sorumluluk taşıyan bir devlet adamının kullandığı dilin dürüst, yalandan ve iftiradan uzak, tahrikden kaçınan ve toplumu germeyen bir tarzda olması gerekir. Devletin en yüksek mevkiinde olan bir devlet adamının aynı zamanda milletini de temsil etmesi kendisine büyük bir sorumluluk verir.
Son günlerde seçim meydanlarında haykırılan tehditler, hakaretler, suçlamalar ve ayrıştırıcı dil, bu politikacıların sahip oldukları mevkilere yakışmamaktadır. Ait oldukları partiye oy vermeyen ve hükümetin icraatini tenkit eden gazetecilere, kurumlara ve şahıslara “imansız” “kitapsız”, “edepsiz”, “terörist”, “komünist” gibi sıfatları kullanmak, toplumu bölen, ayrıştıran , öfkelendiren ve hakarete maruz bırakan bir dildir.
Son günlerde seçim meydanlarında muhalefet partilerine ve seçmenlerine yönelik yalanlar, iftiralar ve tehditler her türlü tahammül haddini aşmaktadır. Bu kadar uydurmanın, iftiranın , hamasetin ve popülizmin varolduğu bir dönemin Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihinde bir benzeri yoktur. “Bunlar gelince Diyanet’i kaldıracaklar”, “ CHP PKK’dan talimat alıyor”, “Dini, bayramı, ezanı olmayanlar CHP’yi destekliyor”, “ Millet İttifakı 14 Mayıs’a bir sivil darbe hazırlıyor”, “14 Mayıs vatanı sevenlerle işgalciler arasındaki bir mücadele günüdür,” “Cumhur İttifakı karşısında olanlar küffardır” gibi laflar, sorumsuz , hakaret içeren, saygısız, toplumu ayrıştıran yalanlar ve iftiralardır. Hele dün Konya’da miting meydanında söylenen “Biz emri Allah’tan alırız” sözü Anayasaya, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin layik kuruluş felsefesine aykırı ve çok tehlikeli, kabul edilemeyecek sözlerdir. Dini siyasete alet etmenin son noktasıdır.
İktidar , çökmüş bir ekonominin yarattığı aç kalan, beslenemeyen, kirasını ödeyemeyen, iş bulamayan , ümidini kaybeden milyonlarca vatandaşa miting meydanlarında söyleyebilecek, umut verecek bir lafı kalmadığı için son çare olarak dini istismara başlamıştır. Hükümetin bir bakanı “14.Mayıs gecesi şampanya şişesi patlatanlarla temiz alnını seccadeye dayayıp rabbine dua edenler arasında neticelenecek” gibi ucuz popülist laflarla dini siyasete alet etmenin saçma bir örneğini göstermiştir. Din Allah’la kul arasında bir olgudur. Dini dünya işlerine, devlete, kışlaya , üniversiteye sokanlar bugün fakirleşen mutsuz, umutsuz, işsiz milyonlarca vatandaşın çektiği ızdırabın müsebbibidir!…
VURAL ÖGER
Avrupa Parlamentosu 6. Dönem Alman Millet Vekili
AB Parlamentosu Dış İşleri Komisyonu Üyesi