Yaz sezonu gelince yurt dışında yaşayan Türkler yılın yorgunluğunu atmak ve akrabaları ile hasret gidermek için hava ve karayoluyla Türkiye’ye doğru yollara düştü ve haftalar sonra yine gurbete dönüş yaptı.
Salih KARTAL ( Liman/ Gazetem.eu)
Yine yaz mevsimi geldi. Yaz mevsimi demek biz yurt dışında yaşayanlar için ayrı bir heyecan, ayrı bir sevinç demek. Farklı nedenlerden dolayı Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yaşamını sürdüren Türkiye kökenli bizler hasretini çektiğimiz ülkemiz, yakınlarımız ve arkadaşlarımız ile tekrar görüşmenin verdiği heyecanla karayoluyla veya hava yoluylan yollara düştük. Bu yazıda nerede nasıl tatil yapılır ne yenir ne içilirin yerine, detaylara değinmeden gözlemler ve düşünceleri kısaca dile getirmeye çalışacağım.
FİYATLAR ALMIŞ BAŞINI GİTMİŞ Uçak ile gitmek zamandan kazandırsa da fiyatlarının yüksek olması bazı kalabalık aileleri araba ile karayolundan gitmeye zorluyor. Özellikle okulların tatile girmesiyle yükselen uçak biletleri fiyatları, uçak seyehati cazibesinin önünü kesiyor. Okul çağında çocuğu olan aileler ancak okullar tatil olunca çocuklarını alıp arabalarıyla yola çıkabiliyorlar. Bu da 3500 ile 4500 KM’lik sıla yolunda çeşitli olumsuzluklara davetiye çıkartıyor.
Beş ülkeden geçerek ancak vatana varabilen insanlar kaza, hastalık risklerinin yanısıra sınır kapılarındaki uzun bekleme süreleri doğal olarak vatandaşı oldukları ülkeler ile yaşadıkları ülkelerden bu sorunların giderilmesi için beklentilerini çeşitli sosyal paylaşım sitelerinde dile getiriyorlar. Uçaklarda ise önceleri ikram olan kumanyalar, su ve meşrubatlar zaten yüksek olan bilet fiyatlarına ilave olarak talep ediliyor. Bu durum yolculardan negatif olarak reaksiyon görüyor.
STRESLİ YOLCULUK SONUNDA MEMLEKET Stresli bir yolculuk sonunda memleket havasını solumaya başlayınca, sanki yorgunluk bir anda bitiyor. Doğduğunuz yere gelmişsiniz, aile ve akrabalar ile sarmaş dolaş hasret giderip tatile başlıyorsunuz.
Evi olanlar evde olmanın verdiği huzurla tatil süresince gezilip görülecek yerlerin planını yaparken, otelde kalanlar belki de uzun zamandır hayallerindeki tatili yaşamanın heyecanını duyuyor.
SOKAK FISILTILARI Benim için normal tatil anlayışından çok memleket ziyaretinden öte gitmeyen süreçte, doğum yerim olan ve gençliğimin geçtiği, dünyanın tatil cenneti olarak bilinen Antalya sokaklarında gözlemlerim, arkadaş sohbetlerinden edindiğim izlenim: Ekonomik zorluklar başı çekerken, gelecek korkusu, toplumda izahı zor bir tedirginlik ve güvensizliğe sebep olmuş. İşletme sahipleri sürekli artan fiyatları tüketiciye yansıtırken, tüketici ne yapacağını bilemez durumda şaşkın, günü kurtarma derdine düşmüş bir halde yaşam mücadelesi veriyor. “Halimize şükür” diyerek kendini teselli etmeye çalışıyor.
GÖRÜLESİ YERLER ve AKLA GELEN BİR SORU Bu sene tatil sanki bir başka.. Tatile gelinmiş, gezilecek, denize girilecek, memleketin özlenen yemekleri yenilecek.. Sıcaklık 40 dereceyi gösteriyor. İlk bir kaç gün hava değişimine uyum sağlamak için evde kalıyoruz. Daha sonra akşamları deniz keyfi, ayın doğuşunu izlemek, denizin üzerinde sırt üstü yatıp yıldızları seyretmenin hazzı anlatmakla olmaz, ancak o anı yaşamakla anlaşılır.
Köklü bir tarih geçmişine sahip Antalya‘nın plajları, ırmakları, tarihi yerlerinden geçmişin izlerini görmek, o geçmişi göz önüne getirerek uygarlıklar arasındaki iletişimi canlı olarak gözlemlemenin verdiği duygu, insanın kendisine sormadan edemeyeceği soruyu akla getiriyor: Turizm akınına uğrayan bumemleketin insanları bu zenginlikler içinde neden fakirliği yaşıyor?