Hakan Ortatepe: Evdeki Hesap ve Çarşı!…

Haftalardır Türkiye ve hatta Avrupa medyasında spor programlarına konu olan Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki derbi maçını yazarımız Hakan Ortatepe farklı bir bakış açısıyla yorumladı.

HAKAN ORTATEPE/YAZAR

Foto: Galatasaray-Fenerbahce Twitter

EVDEKİ HESAP VE ÇARŞI

Süper Lig’in altıncı haftasını da geride bıraktık. Önceki sezonlarda, alışıldığı üzere altıncı hafta sonunda birçok takım teknik direktör değişikliğine giderdi. Bu defa öyle olmadı, sadece Trabzonspor Avrupa’da yaşadığı başarısızlık neticesinde, henüz üçüncü haftada teknik direktör değişikliği yaptı. Abdullah Hoca’yı göndererek, adeta ev sahibi Şenol Güneş Hoca’yı takımın başına getirdi.

Bu sezon altıncı hafta müthiş bir karşılaşmaya sahne oldu ve dünyanın sayılı derbileri arasında gösterilen Fenerbahçe-Galatasaray derbisi oynandı. Jose Mourinho, Fenerbahçe’nin başında teknik direktör olarak çıktığı ilk derbi maçında 3-1 kaybetti. Ligin puan cetvelini oldukça etkileyen bu derbiyi farklı açılardan ele almak lazım.

İlk olarak Jose Mourinho tarafından bakalım:

Mourinho, maç öncesi günlerde, Galatasaray teknik direktörü Okan Buruk hakkında yaptığı açıklamalarla ortalığı farklı bir atmosfere sokmak istedi. Mourinho bunu daha önce çalıştığı diğer ülkelerde de rakipleri için yine farklı şekillerde yapmıştı ve belli ölçülerde de başarılı olmuştu. Bu onun tarzıydı, zira alışılagelmiş bir teknik adam çizgisi olmadığı ve yüksek bir kariyere sahip olduğu için, Türkiye’de de aynı farklılığı yaratabileceğini düşündü. (Çünkü onun da bildiği gibi, bu kariyerden dolayı herkes ona saygı gösteriyor ve büyük hoca olarak görüyor. Yani kendinden emin.) Böylece rakibi psikolojik olarak baskı altına alıp, üstünlük sağlamış olacaktı.

Onun, karşısındakini küçük ve basit görme gibi bir özelliği mevcut olabilir. Ancak beklediği gibi olmadı, Okan Buruk, sakin kaldı ve hatta hiç cevap vermedi. Sonuçta da sevinen taraf oldu. Maç sonunda yaptığı basın toplantısında da yine “Sayın Mourinho” diye hitap edip saygıda kusur etmedi. Hatta onun bu sakinliği tüm takıma yansımış olacak ki saha içinde o eski derbilerden görmeye alışık olduğumuz, agresif ve kışkırtıcı tutum sergileyen futbolcu tipi yoktu. Tüm oyuncular muntazaman ve sadece işlerini yaptılar.

Mourinho’nun Türkiye’de çok daha farklı şartlar olduğunu, Avrupa futbolu ile Türkiye futbolunun mentalite olarak çok farklılıklar taşıdığını bir an önce öğrenmesi gerekiyor. Zira yine maç öncesinde yaptığı açıklamada, “Biz bu maçı diğer maçlardan farklı görmüyoruz. O nedenle de özel bir hazırlık yapmadık.” dedi. Yani “Çıkıp her zamanki gibi oyunumuzu oynayacağız” demek istedi. Ama sonuçta bu maçın farklı bir özelliği olduğunu gördü ve umuyoruz bundan sonra rakibini daha ciddiye alır. Kısacası Mourinho’nun evdeki hesabı çarşıya uymadı.

Oyun olarak baktığımızda:

Kağıt üzerinde her iki takımın kadrosu da gerçekten diğer takımlara göre çok üst düzeyde. İlk 11’i seçerken her iki teknik adamın da ince eleyip sık dokuması gerekiyordu. Rakibine karşı üstünlük sağlayacak ve en formda olan oyuncuların seçilmesi gerekiyordu, ama her ne olursa olsun yıldız oyuncuların da yedek kalma olasılığı mevcuttu. Nitekim de öyle oldu. Icardi ve Batshuayi Galatasaray’da, El Nesry ve Amrabat ise Fenerbahçe’de yedek kulübesindeydi.

Oyuna Galatasaray’ın orta sahası damga vurdu. Torreira, Sara ve Mertens. Bu isimler topu öyle kullandılar ki sonuca direkt etki ettiler. Sara için bir parantez açalım; gerçekten çok iyi bir oyuncu. Bilenler bilir, stili 1982 Brezilya Milli Takımı’nda Toninho Cerezo’yu hatırlatıyor desek hiç de yanlış olmaz. Nokta atışı ve çok yönlü bir transfer olmuş.

Fenerbahçe’de onların karşısında oynayan isimler: İsmail, Fred ve Szymanski etkili olamadılar. Etkili olamayan bir başka isim de Tadic idi. Galatasaray’da kötü oynadı diyebileceğimiz oyuncu hemen hemen yok gibiydi; tüm takım olarak iyiydi. Fenerbahçe’de iyi oynadı diyebileceğimiz sadece iki oyuncu vardı: Livakovic ve Maximin. Yani kısacası takım olarak Galatasaray iyiydi, Fenerbahçe kötüydü. Ve sevinen taraf Galatasaray oldu. Fenerbahçe camiasının artık Galatasaray maçlarında, “Rahat kazanırız” deme devrini kapattı Galatasaray ve bundan sonrasını Fenerbahçe düşünecek.

Bu arada kısa bir anekdot:

İlk defa böyle bir şey oluyor, evet, Türkiye Süper Ligi’nde ilk defa böyle bir şey oluyor. Büyükler dediğimiz takımlarla diğer takımlar arasındaki fark, ya da bir başka deyişle uçurum, ilk defa bu kadar büyük oluyor. Transfer tahtası kapalı olup transfer yapamayan Anadolu takımları Süper Lig’de mücadele ederken, bu şekilde kadrosuna birçok yıldızı transfer eden ve barındıran büyük takımlar Süper Lig seviyesinin üzerinde bir görünüm sergiliyor. Yine enteresan bir sezon olacağa benziyor. Önümüzdeki maçları izlemeye devam.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir