26 Eylül’de yapılacak olan Almanya Federal Meclis seçimleri öncesinde görüştüğümüz Hamburg Sol Parti/ Die Linke adayı Deniz Çelik, Gazetem’in sorularını yanıtladı. Federal Meclis için Die Linke’nin listesinden 2. sıradan yarışacak olan Eyalet Parlamentosu Milletvekili Deniz Çelik, seçildiği taktirde ilk iş olarak Hamburg’da açacağı büroda halkın dert ve dilekleriyle de ilgileneceğini söyledi.
Röportaj: Mehmet Atak / Ali Akdemir
Genç yaşlardan itibaren Hamburg’da aktif siyasetin içersinde yer alan Deniz Çelik, bizzat sahada yürüttüğü aktif mücadele ile gerek parti içersinde, gerekse de göçmen topluluklar çevresindeki çalışmaları ile dikkatleri üzerine çekmekte.
Deniz Çelik, 1978 yılında Hamburg´da doğdu. Evli ve Barmbek semtinde oturuyor. Hamburg Üniversitesinde Siyaset Bilimleri okudu ve 2010 yılında mezun oldu. Daha sonra halkla ilişkiler ve dijital iletişim alanlarında çalıştı.
İşte Denzi Çelik’le söyleşimiz:
* Sayın Çelik, Politik hayatnız ne zaman, nasıl başladı ? Hamburg Parlamentosu’na seçilme aşamanız ve Parti içindeki görevleriniz ?
D. Ç : Üniversitede okumaya başladığım dönemlerde SPD ve Yeşiller Hükümet Ortaklığı sürüyordu. O zamanlar Hartz 4 Yasaları, emekli maaşların düşürülmesi ve işçi haklarının kısıtlanması bende bu politikaların halka zarar verirken, büyük sermayenin çıkarlarına hizmet ettiği fikrini oluşturdu. Bu politikalara karşı oluşan tepkiler sonucu Sol Parti kuruluş süreci başladı. Sosyal adalet talep eden, işçi hakları ve barış politikalarını savunan çizgisi benim 2008 yılında Sol Parti’ye üye olmamda etkin oldu.
2014 yılında Belediye Encümeni (İlçe Milletvekili) görevini üstlendim ve 2015 yılında Hamburg halkı beni Eyalet Milletvekili olarak seçti. 2020 yılında tekrar aday oldum ve yine seçildim. 2015 yılından beri partimin Sağlık Politikaları Sözcülüğünü yapıyorum. 2020 yılında ek olarak İçişleri Sözcülüğünü de üstlendim. Ayrıca 2020 yılından itibaren Meclis Başkanvekili görevini sürdürüyorum.
BU DEFA DA KAZANACAĞIMI UMUYORUM
* 26 Eylül Pazar günü yapılacak Almanya Federal Parlamentosu seçimleri için partinizce Milletvekili adayı olarak gösterildiniz. Bu yoldaki çalışmalarınız ne durumda ? Gerçi bu seçim konusundaki dengeler biraz çapraşık ama yine soralım: Ümitli misiniz ?
D. Ç : Secim çalışmamız oldukça başarılı gidiyor. Meydanlarda, ev ziyaretlerinde vatandaşlar ile secimler ve talepleri hakkında konuşma fırsatım oluyor, beklentileri hakkında fikir sahibi oluyorum. Bir çok kesimden büyük destek alıyorum. Seçim listesinden ikinci sırada aday olarak gösterildim ve iddialı bir konumdayım. Umarım seçim sürecinde bir çok insanın güvenini kazanıp, halkımızın oyları ile bu defa da seçilme başarisını elde ederim.
* Bu seçimlerde hedefiniz nedir?
Parti olarak hedefimiz, seçimlerde yüzde 10′ a ulaşmaktır. Biz iktidara gelecek oya sahip olmasak ta, halkın sorunlarını Federal Parlamento’ya taşımak istiyoruz.
SEÇİLDİĞİM TAKTİRDE HAMBURG’DA BİR İRTİBAT OFİSİ AÇACAĞIM
* Berlin’deki Federal Parlamento’ya seçilen özellikle Türkiye kökenli milletvekillerinin yoğun işlevleri sebebiyle seçim bölgelerini biraz ihmal ettikleri yönünde duyumlar alıyoruz ? Sizce nasıl davranılmalı ?
D. Ç : Federal Meclis’te vekillerin mesaisi çok yoğun olmasına rağmen, secim bölgelerini ihmal etmemek gerekiyor. Zaten halktan kopuk, Meclis’e hapsolmuş bir vekil asla başarılı olamaz. Geçmiş dönemlerde nerde mücadele ve hareket varsa, orada bulunarak ortak mücadeleyi güçlendirmek için çalıştım ve sorunları Meclise taşımak için çaba gösterdim. Eğer Federal Meclis’e seçilirsem Hamburg’da bir ofis açıp, vatandaşın bana rahat ulaşması için tüm imkânları kullanacağım.
ENDİŞE DUYUYORUM
* Sayın Çelik, Türkiye’deki siyasi gelişmeler, sel ve yangın olayları, göçmen politikası ve özellikle de spor konuları sizin de ilgi alanınıza giriyor mu ?
D. Ç : Türkiye’deki siyasi gelişmeleri sıkı şekilde takip ediyorum. Artış gösteren sel ve yangın olayları iklim değişikliğinin bir sonucu olduğunu düşünüyorum. Artan doğal felaketlere karşı önlem alınmaması, yangın söndürme uçakların yeterli sayıda bulundurulmaması ve bu ihmallerin sonucunda halkın büyük zarar görmesini büyük bir üzüntü ile izliyorum. Tek adam rejiminin giderek otoriterleşmesi ve ayni zamanda iyice tıkanarak halka hiç bir şey vaat edememesi, büyük yolsuzluk skandalları ve ekonominin gittikçe kötüye gitmesi beni açıkçası epeyce endişelendiriyor. Küçüklüğümden beri koyu bir Galatasaray taraftariyim ama açikçası son zamanlarda oynanan futboldan pek de zevk alamıyorum.
ÇIRAKLIK EĞİTİMİ ŞART
* Son dönemlerde sık sık dillendirilmeye başlayan, yaşlı X ve bir kısmı Almanya’da doğmuş orta yaşlardaki Y kuşağı için yoğun bir Entegrasyon çalışması ortaya konuldu. Şimdilerde ise, hemen hemen hepsi de 2000 ve sonrası Almanya doğumluları kapsayan milyonlarca -Z- kuşağı genç kesim yetişti. Bu gençlerin Eğitim, Meslek edinme, Spor, Konut gibi konulardaki problemlerini çözmeye yönelik hükümet ve partiler bazında ne gibi çalışmalar yapılmaktadır?
D. Ç : Eğitimin sosyal konuma göre şekillendiği Almanya’da yaşanan Pandemi, eğitimde var olan eşitsizliği daha da derinleştirdi. İşçi ve emekçi çocukların dijital eğitim olanaklarının daha sınırlı olması bu süreçte sorunların daha da büyümesini beraberinde getirdi. Senelerdir başta Eğitim Sendikası olmak üzere, Almanya’daki eğitim sistemindeki adaletsizliği eleştirenlere kulaklarını kapatan eyalet hükümetleri, pandemi döneminde de ortaya çıkan sonucun sorumlusudur.
Okul binaların durumu, sınıfların sayısının fazlalığı, personel eksikliği, elemeci ve rekabeti körükleyen okul sistemi, eşitsizliğin büyümesini sürekli körüklemektedir. Pandemi döneminde ortaya çıkan sorunların çözümü için, daha fazla eğitmen ve öğretmen, isteyen her çocuğa ders yardımı olanağı ve acil eğitimin aksamasına olanak tanımamak için, okul binaları her türlü araçla donatılmalıdır. Eğitim sistemindeki eşitsizliğin azalması için, tek okul sistemine geçilmeli, sınıflardaki öğrenci sayısı azaltılmalı, eğitim müfredatı göç olgusunu dikkate alarak yeniden hazırlanmalı. Ayrıca meslek eğitiminin kalitesinin yükseltilmesi için daha fazla bütçe ayrılmalı ve her gence çıraklık yeri sağlanmalı. Çırak yetiştirmeyen iş yerlerine yaptırım uygulanmalı.
Konut ve barınma ise her insanın anayasal hakkı olmalı. Bunun için ellerinde binlerce ev bulunduran tekellerin konutları kamulaştırılmalı, kiralar dondurulmalı. Devlet de yeteri derecede sosyal konut yaparak, herkese ödeyebileceği nisbette barınma olanağı tanımalıdır.
SANDIK BAŞINA KOŞALIM
* 26 Eylül Seçimleri dolayısıyla seçmenlere bir mesajının olacak mı?
D. Ç : Söz sahibi olmak ve ırkçı partilerin yükselişini durdurmak için herkesi oy kullanmaya çağırıyorum. Silah ihracatını ve savaş politikalarını durdurmak, ülkedeki müthiş zenginliğin daha adil dağıtarak, herkesin yararına kullanmak ancak güçlü bir Sol Parti ile mümkündür. Bu nedenle 26 Eylül’deki Federal Seçimlerde mutlaka sandık başına gierek veya mektupla oyunuzu Sol Parti için kullanın!
SAĞLIK SİSTEMİ KAMULAŞTIRILMALI
* Peki Sizin aday olduğunuz partiyi diğer partilerden ayıran temel farklılıklar nelerdir?
D. Ç : En başta gelen sağlık ve eğitim konusundaki görüşlerimizdir. Ayrıca silah ihracatı, çevre sorunu, Vatandaşlık, konut sorunu, özelleştirmelere karşı tavrımız olmak üzere, göçmenler ve yerli emekçilerin ortak mücadelesi konusunda sahada verdiğimiz pratik mücadeledir. Biz sağlık sisteminin kamulaştırılmasından yanayız.
* Göçmen kökenli adayların seçilme şansını nasıl görüyorsunuz?
D. Ç : İlk önceşu soruyu sormak gerekir. Bu adaylar hangi partinin programını, ne kadar ve ne ölçüde savunuyorlar? Biz yerli ve göçmen emekçilerin ortak sorunları etrafinda birlikte mücadelesini savunuyoruz. Mahallesinde halkın desteğinden yoksun kişilerin siyasette başarılı olma şansları yoktur.