10 Kasım 1938, Perşembe günü saat 9’u 5 geçe aramızdan ayrılan Mustafa Kemal Atatürk, vefatının 83’üncü yıl dönümünde ADD Hamburg tarafından gerçekleştirilen törende sevgi saygı ve özlemle anıldı. Anma Töreni “August-Lütgens-Park, Hospitalstr. 111, 22767 Hamburg“ adresindeki TGH binası (Haus 7) önünde, yapıldı.
TGH bahçesinde, saat 9:05’te siren sesi, saygı duruşu ve ardından İstiklal Marşı ile başlayan Ata’yı anma günü proğramına Hamburg’un çeşitli kesimlerinden 35 kişi iştirak etti. Katılımcılara çay ve yiyecek servisinin yapıldığı anma proğramında ADD Hamburg Başkanı M. Serdar Temur, günün anlamına yönelik uzunca bir konuşma yaptı.
BAŞKAN M. SERDAR TEMUR’UN KONUŞMASI
Değerli Arkadaşlar,
Değerli Üyelerimiz,
1926 yılında İzmir’de Mustafa Kemal Atatürk’e bir suikast teşebbüsünde bulunuldu. 19 Haziran 1926’da Anadolu Ajansına verdiği demeçte şöyle dedi:
“Alçak teşebbüsün benim şahsımdan çok kutsal cumhuriyetimize ve onun dayandığı yüksek ilkelere dönük bulunduğuna şüphem yoktur… Temeli, büyük Türk milleti ve onun kahraman evlatları olan büyük ordumuzun vicdanında, akıl ve şuurunda kurulmuş bulunan cumhuriyetimizin ve milletin ruhundan ilham alan ilkelerimizin bir vücudun ortadan kaldırılması ile bozulabileceğini sananlar çok zayıf dimağlı (akılsız, beyinsiz) bahtsızlardır… Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat, Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olacaktır (Sonsuza dek yaşayacaktır). Ve Türk milleti, güvenliğini ve mutluluğunu sağlayan ve koruyan ilkelerle uygarlık yolunda durmaksızın yürüyecektir.”
Şimdi bizler burada, Türk Milletinin uygarlık yolunda durmaksızın yürümeye kararlı evlatları” olarak bulunuyoruz.
O; “Görevim, bitmemiştir, bitmeyecektir, ben toprak olduktan sonra da devam edecektir“ demişti.
Şimdi bizler burada, bu kutsal görevin “bilincinde olan kişiler” olarak bulunuyoruz.
Çünkü Atatürk’ün ifade ettiği gibi, bizler biliyoruz ki; “Memleketler çeşitlidir, fakat medeniyet (uygarlık) birdir ve milletin ilerlemesi için (işte o) tek medeniyete (uygarlığa) katılması lazımdır.” Çünkü “uygarlık” denilen kavram binlerce yıl içinde Doğudan Batıya (doğru) gelişip olgunlaşmıştır ve yeryüzündeki “o tek uygarlığın” ortak ürünüdür.
Ve “… Medeniyet yolunda yürümek ve başarılı olmak hayatın şartıdır. Bu yol üzerinde ileriye değil, geriye bakmak bilgisizliği ve ihtiyatsızlığını gösterenler genel medeniyetin coşkun seli altında boğulmaya mahkûmdurlar.”
***
BİZLER ATATÜRK DEYİNCE NE ANLIYORUZ ?
Bekir Coşkun’un ifadesiyle: O bir insan değildir bizler için… Bir ilkedir, bir idealdir, bir rejimdir, bir ülkedir,
özgürlüktür, bağımsızlıktır, medeniyettir… Biz hepsine birden “Atatürk” deriz…
Atatürk demek;
Olağanüstü bir zekânın ürettiği kurtuluş demektir.
Anti emperyalizm, tam bağımsızlık demektir. Şeref demektir.
Çağdaş devrimler demektir. Uygar dünyanın içinde olmak demektir.
Onurlu ve insanca yaşam demektir.
Kul değil, yurttaş olmak, fırsat eşitliği demektir.
Yetkin birey olmak demektir.
Kadın erkek eşitliği, kültür, sanat demektir.
Sorgulayan, akılcı ve bilimsel düşünce demektir.
Özgür düşünce demektir.
Türk Aydınlanması demektir.
ATATÜRK, NASIL ve NEREDE YAŞIYOR?
SÖZCÜ gazetesi yazarı Sinan Meydan, 8 Kasım 2021 tarihli Sözcü gazetesindeki yazısında sormuş:
“Atatürk, Nasıl ve Nerede Yaşıyor?” diye, yine kendisi yanıtlamış.
“... Atatürk bugün,1915’te Anafartalar Kahramanı olduğu Çanakkale’de, 1916’da kurtardığı Muş ve Bitlis’te,
1918’de ilk direniş yuvalarını kurduğu Adana’da, 1919’da Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı Samsun’da, 1919’da genelge yayımladığı Amasya’da, kongreler topladığı Erzurum’da ve Sivas’ta, 1921’de Sakarya Zaferi’ni kazanan ordunun başkomutanı olarak Haymana’da, 1922’de Büyük Zaferi kazanan ordunun başkomutanı olarak Afyon Kocatepe’de, 9 Eylül 1922’de İzmir’e giren vatan kurtarmış kahraman ordunun gazi mareşal başkomutanı olarak İzmir’de, Ege’de, Akdeniz’de, 6 Ekim 1923’te İstanbul’u yeniden fetheden şanlı ordunun başkomutanı olarak İstanbul’da, 13 Ekim 1923’te başkent ilan edilen Ankara’da, 1936’da Montrö Boğazlar Sözleşmesi’yle kontrol ettiği Boğazlarda, 1938’de kurtardığı, 1939’da anavatana katılan Hatay’da yaşamaya devam ediyor. Atatürk, Kurtuluş Savaşı’yla yeniden vatan yaptığı Misak-ı Milli sınırları içinde, Edirne’den Ardahan’a her karış vatan toprağında yaşıyor. Atatürk vatan sevgimizde, bağımsızlık idealimizde, ulusal onurumuzda yaşıyor.
Atatürk, 1920’de Ankara’da açtığı TBMM’de, 1923’te ilan ettiği cumhuriyette, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyen anayasa maddesinde; “ulusal egemenlik” düşüncemizde yaşıyor. Atatürk, ulus bilincimizde, ulusal birlik ve bütünlüğümüzde, yurttaşlık bağımızda yaşıyor. Atatürk, Türk Medeni Kanunu’nda; mahkemede, okulda, işte, evde erkekle eşit muamele gören tüm kadınların haklarında, seçme ve seçilme hakkına sahip kadınlarımızın özgür iradesinde yaşıyor.
Atatürk, çağdaş kanunlarımızda yaşıyor. Laik hukukta, laik eğitimde yaşıyor. Kız ve erkek çocuklarımızın yan yana oturup karma eğitim gördükleri sınıflarda yaşıyor. Atatürk, eşit birey olmasını sağladığı kız çocuğunun bilincinde yaşıyor.
Atatürk, kullandığımız harflerde, rakamlarda, ölçülerde, hafta sonu tatillerimizde, soyadlarımızda yaşıyor.
Atatürk, çağdaş kılık kıyafetimizde, kadınlı erkekli oyunlarımızda, danslarımızda, ulusal müziğimizde, derlettiği türkülerimizde yaşıyor. Atatürk, Artvin’de “Atabarı”nda yaşıyor.
“En hakiki mürşit ilimdir, fendir” diyen Atatürk, bilim ve teknoloji adına sahip olduğumuz her şeyde, giyinişimizden görünüşümüze tüm uygar yaşamımızda… Ülkemizdeki resim heykel sergilerinde, yazılan romanlarda, bestelenen şarkılarda, tiyatrolarda, müzelerde, kütüphanelerde, kültür-sanat merkezlerinde, tüm çağdaş okulların sınıflarında, koridorlarında yaşıyor. Atatürk, sahneye çıkan kadının duruşunda yaşıyor.
Atatürk, kökleri bu toprağa bağlı tüm bilim insanlarımızın, sanatçılarımızın, yazarlarımızın, aydınlarımızın bilincinde yaşıyor. Atatürk, bu ülkeye ve insanlığa katkıda bulunan, kadın-erkek her yurttaşımızın başarısında yaşıyor. Atatürk, Anadolu’nun küçük bir ilçesinden çıkıp Nobel’e uzanan Aziz Sancar’da yaşıyor.
“Üreten köylü milletin efendisidir” diyen Atatürk, bu topraklara atılan her tohumda, ekilen her tarlada, hasat edilen her üründe, üreten köylünün alın terinde yaşıyor. Büyük bölümü yok edilen AOÇ’ta yaşıyor. Yalova’da kestirmediği o çınar ağacının gölgesinde yaşıyor.
Atatürk, kapatılan Sümerbank’ta, Etibank’ta, bu ülkenin tüm fabrikalarında, iyice azalan yerli üretimde, demiryollarında, çıkarılan madenlerde, işçinin emeğinde yaşıyor. Atatürk, bugün dünyadaki en önemli Türk şirketlerinin biri durumundaki- 1924’te kurduğu İş Bankası’nda yaşıyor.
Atatürk, THK’nın çürümeye terk edilen uçaklarında, kapatılan Hıfzıssıhha’nın laboratuvarlarında, İstanbul Üniversitesi’nin koridorlarında, Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde, TDK ve TTK’nın kuruluş felsefesinde yaşıyor. Atatürk, çok önem verdiği güzel Türkçemizde, türettiği Türkçe terimlerde yaşıyor.
Elmalılı Hamdi Yazır’a yaptırdığı “Hak Dini Kuran Dili” adlı Kuran tefsirinde yaşıyor. Atatürk, ülkesini seven her Müslümanın duasında yaşıyor. Atatürk, tarih bilincimizde yaşıyor.
Atatürk, ülkemizde artık yok olmaya yüz tutan fırsat eşitliğinde, liyakatte, her haklı ve meşru direnişimizde yaşıyor. “Yurtta barış dünyada barış” diyen Atatürk, insanlık ve barış idealimizde yaşıyor. Atatürk vatan sevgimizde, bağımsız ve laik cumhuriyet aşkımızda, ulus bilincimizde, toplumsal birlik bütünlüğümüzde, kadınlarımızın haklarında, çiftçimizin alın terinde, işçimizin emeğinde, tüm çağdaş değerlerimizde yaşıyor.
Atatürk, bu vatana, bu ülkeye ve bu Cumhuriyete gerçekten bağlı insanların sönmeyen umudunda, bitmeyen mücadele azminde yaşıyor.
Ahmet Taner Kışlalı’nin sözleriyle, ”Kemalizm, geçmişin bekçiliği değil, geleceğin öncülüğüdür.”
Atatürkçü Düşünce Derneği Hamburg olarak çağdaş uygarlık yolumuzu aydınlatan Ata’mızı sonsuz minnet, şükran ve saygı ile anıyoruz.
KAYNAK: Sinan Meydan / Yaşayan Atatürk / 08 Kasım 2021 / Sözcü Gazetesi