Haydar Ekinek 1967’de Van’ın Çomaklı köyünde dünyaya gelmiş bir ressam. 40 yıl önce geçimini sağlamak için geldiği İstanbul’da tabelacılık yaparak başladığı meslek hayatını resim ve heykel sanatında çıplak kadın betisi üzerinde çalışmalar yaparak sürdürüyor.
Ressam Haydar Erinek ile Şişli’deki atölyesinde ve sanat galerisinde bir araya gelerek muhafazakârlığın arttığı toplumlarda aykırı resim ve heykeller yapmanın zorlukları üzerine konuştuk.
Resim ve heykel eğitimi almadığını belirterek konuşmasına başlayan Erinek, ilk resim yapmaya çocukken köydeki tandır ocağının duvarda bıraktığı işlerini çivilerle kazıyarak başladığını söylüyor.
Ressam olmak hayaliyle geldiği İstanbul’da yıllarca tabelacılık, reklamcılık, duvarlara resimler yaparak geçimini sağlayan Erinek, “Evdeki hesap çarşıya uymadı, duvar resimleri yaparak, lokanta, kahvehane duvarları boyayarak yaptığım sanatsal çalışmaları sergilere taşımak 10 yılımı aldı” diyor.
‘Çiviyle kazıyarak resim yapmam çaresizliktendi’
Çiviyle kazıyarak üç boyutlu resim tekniğini kullanan bir ressam olduğunu belirten Erinek, “Fırça yerine çiviyle kazıma tekniği tam bir çaresizlik sonucu ortaya çıktı. Babası çiftçi olan 10 çocuklu bir ailenin çocuğuydum. Çamur ve kilden heykeller yapar onları bilinçsiz bir şekilde tandır ocağında kuruturdum. Tandır evinin kapkara olan duvarlarını kazır resimler yapardım. Köyde fırça ve boya bulmamız imkânsızdı. Bu tekniği zamanla geliştirdim ve kendime has bir teknik geliştirdim” diye konuşuyor.
Realizmden zaman içinde sürrealizme geçtiğini anlatan Ekinek, resimlerinin genelinin soyut ve nü resimlerden oluştuğunu belirtiyor.
“İnsan, dünyaya çıplak gelmiş ve çıplak gidecek olan bir varlıktır. İnsanları kıyafetleriyle anlattığınız zaman insanlar arasında farklılaşma ortaya çıkar, çıplakken herkes aynıdır. İnsanlar eşit doğar ama kadınlar toplumsal kanıksamalar ve fiziki zayıflıklarından ve dolayı ezilir. Az gelişmiş topluluklarda ailede, sosyal hayatta ve çalışma hayatında kadınlar eziliyor. Kadının hor görüldüğü, çocuk doğuran, hizmet eden, boşanamayan, boşansa bile evlenemeyen, terk ettiği erkek tarafından öldürülen bir toplumdayız. Ben hümanist bir insanım, soyut ve nü kadın resimleri üzerinden yaşadığım topluma mesaj veriyorum. Sanatçı olarak sorumluluklarım var ayrıca kadın vücudunu estetik buluyorum.”
‘Ben günahkar bir ressamım’
Siyasal İslamcılığın, milliyetçiliğin ve aşırılığın yükseldiği toplumlarda sanatın yapılamaz hale geldiğine dikkat çeken Erinek şu ifadeleri kullanıyor:
“Dini alet edecek, milliyetçiliği alet edecek insanlar çoğaldıkça ülke yerinde sayar sadece söylemlerde kalır, hayal kurar, müjde veririz. Ben kendimi özgür hissedemiyorum gerçek manada istediğim resmi sergileyemiyorum. Bu şartlarda uluslararası alandaki sanatçılarla nasıl rekabet edeceğim. Avrupa’daki sanatçılarla bizim aramızda dağlar kadar fark var. Bizdeki sanatçılar özgür değil, özgür düşünemiyor, özgür üretemiyor bir süre sonra pes ediyor sanatı bırakmak zorunda kalıyor. Bir gazeteci yazı yazıyor kendini cezaevinde buluyor, bir sanatçı şarkı söylüyor kendini cezaevinde buluyor. Grup Yorum’un başına gelenleri hepimiz biliyoruz. Ülkemizde sanatçının kıymeti bilinmiyor, hırsızın, yalancının, ihalecinin itibarı var. Bu toplumda gerçeği söyleyen kendini ya cezaevinde bulur, ya öldürülür, ya da ülkeyi terk etmek zorunda kalır. Ben asla kendimi güvende hissetmedim, bunu hep söylüyorum, sürekli kapımı kilitliyorum. Bazen çocuklar ‘baba neden kapıyı kilitliyorsun’ diye soruyorlar. Onlara, ‘ben günahkâr bir ressamım, nü resimler yapıyorum, adamın biri gelir sen nasıl çıplak kadın resmi yaparsın der saldırabilir. Bunun örneklerini çok gördük.”
‘Devlet sanatçısı olmaz, sanatçı siyasetçinin masasına oturmaz’
Sanatçının yaşadığı çağın ve toplumun tanığı olduğunu belirten Erinek “Bir kere sanatçı özgür düşünecek, hiçbir hükümetin sözcüsü olmayacak, siyasetçiyi övmeyecek. İşini yapacak, eleştirel bakışıyla topluma mesajını verecek. Sanatçılar siyasetçilerin masasına oturdukları sürece sanatçı olamazlar. Sipariş üzerine eser veren, gelen hükümetleri mutlu eden onlarla birlikte yaşayıp gidenlerden sanatçı olmaz. Devletin sanatçısı nasıl olabilir? Bir toplumun gelişmesi sanata bağlıdır. Bugün hiçbir sanatçı gerçek anlamda duygu ve düşüncelerini yansıtamıyor. Ben bu sanatı yapıyorum ama beni vatan haini mi ilan edecekler, beni cezaevine mi atacaklar, başıma bir iş mi gelecek diye sürekli endişeyle yaşıyorlar” diyor.
Kaynak : EURONEWS