Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nin Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Yüksek Onur Belgesi ile mezun olan Hamburglu Eda Toprak, Diploma ile Müzik arasındaki tercihini küçük yaştan beri hayatında var olan müzikten yana kullanarak, kurduğu “EDDA” grubuyla ve şimdilik kaydıyla sahneyi seçti.
Röportaj : Mehmet ATAK / gazetem.eu
Hamburg Galatasaray Derneği eski başkanı işadamı Ziya Toprak’ın kızı Eda Toprak, 5 yıl önce her gencin tahsil yapmak için can attığı Ankara’daki Ortadoğu Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü parlak bir derece ile geçen yıl bitirdi ama, ileriki yıllarda kendisine belki de önemli makamların yolunu açabilecek kurumlarda işe başlamak yerine, daha bebekken mırıldandığı şarkılarla müziğe karşı olan ilgisine karşı koyamayarak, sahnede solist olmayı tercih etti. Eda Toprak, “Ama şimdilik” diyerek, gelecek için bir açık kapı da bırakmayı ihmal etmedi. Röportaj teklifimizi geri çevirmeyen Hamburg’lu kızımız Eda, özellikle genç kuşakların da merak ettiği oldukça önemli konulara parmak basıp açıklık getirdi. Kurduğu “EDDA” adlı grupla İngilizce ve Türkçe şarkıları seslendirerek kısa zamanda ün yapan Eda Toprak’la söyleşimize geçmeden önce, özgeçmişini kendisinden öğrenelim:
“Merhaba ben Eda. Beni tanımayanlar için birazcık kendimden bahsedeyim. 30.08.1994 Hamburg doğumluyum. Almanya’nın en güzel şehrinde büyümüş olmak ne güzel. İlk- Ortaokul ve Abitur’umu orada tamamlayıp, 20 yaşımda Üniversite öğrenimi için Ankara’ya yerleştim. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) Uluslararsi İlişkiler bölümünü Yüksek Onur Belgesi ile bitirdim. Şu an ise Ankara’da müzisyen olarak çalışıyorum. Şimdi ne alaka diyeceksiniz. Ama sahne benim hayatımda hep var olan bir şey idi. Beş yaşımda bir dans gösterisi ile başlayan sahne hayatım, sonrasında tiyatro ve bir takım koro çalışmaları ile ilerledi. Hocalarım sesimi keşfettikten sonra, Müzikal seçmelerine girdim. Hem birçok müzikalde başrol aldım, hem de Hamburg Müzikal Akademisi’ne gittim. Artık sadece oyuncu değil, solist olarak da tanınıyordum. Özellikle Ankara’da solist olarak çok geliştim ki bunun hikayesi de bambaşka. Özet olarak, hep çok şanslıydım.
“İŞTE “EDDA”NIN SOLİSTİ EDA İLE SÖYLEŞİMİZ
* Pek çok ünlü insanımızın mezun olduğu ODTÜ’de eğitim görme düşüncesi sende nasıl ve hangi vesile ile doğdu ? O sıralarda yaşanan bazı olaylar sebebiyle şöhretlenen bu okula başlamadan önceki duyguların nasıldı, mezun olduktan sonra hangi yönde değişti ?
E.T : Aslında ODTÜ ile ilgili hikayem çok değişik. Ben ne Ankara’nın A’sını bilirdim, ne de ODTÜ’nün O’sunu!.. Ben okul hayatım boyunca hep sahneyi severdim, bir de Tıp’a karşı ayrı bir merakım vardı. İkisi arasında bir tercih yapmak zorunda kaldım ve ben Sahneyi seçtim. Fakat evren benim için daha farklı şeyler planlamış meğersem. Abiturumu bitirdikten sonra Hamburg Başkonsolosluğu’nun resepsiyonunda Eğitim Ataşeliği’nde görevli Koordinatör öğretmen Elzem bey ile tanıştım. Kendisi benim türkçemi çok beğenip beni ofisine davet etti. Tanıştıktan sonra ODTÜ- Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde okumamı önerdi. Babamın da benimle birlikte olduğu o görüşmeden sonra hayatım değişti. Biz biletleri alıp Ankara’ya gittik. Önce ODTÜ, sonra da Bilkent ve Hacettepe Üniversitesi’ni ziyaret ettik. ODTÜ’de o zaman Ulusularası İlişkiler Bölüm Başkanı olan Hüseyin Bağcı ile karşılaştık. Kendisi beni karşısına alıp derin bir sohbet başlattı. O gün anlattıklarını asla unutmayacağım. O görüşme, ODTÜ’yü seçmeme sebep oldu.
NEYE NİYET, NEYE KISMET
Üniversiteye başlamadan önce duygularım çok karışıktı. Ben hiç bir zaman Uluslararsı İlişkiler’i okumak istemedim. Türkiye’ye Üniversite ziyaretine gittiğimizde bile Konservatuar hayali ile oradaydım. Ama kendi ayaklarımın üzerinde durmak, sorunum olduğunda tek başıma bunun üstesinden gelmek, hayatı öğrenmek ve birazcıkta Almanya’dan uzak olmak istedim. Bu konuda ayrıca kısmen baba zoru (bunu yazdığım için bana kızma baba ) da vardı tabii. Kendisi bir ODTÜ hayranı olarak benim orada okumamı çok istedi ve neticede öyle oldu. Orada okuduğum süreç boyunca çok yoruldum, çok söylendim. “Ben niye burdayım? Napıyorum ben?” sorusunu çok sordum. Sanatsal ruhum beni hep bir şekilde dürttü. Hatta bırakmak istediğim anlar bile oldu. Ama orayı hep çok sevdim. Çok güzel insanlarla tanıştım. Çok değişik deneyimler elde ettim. Kampüs hayatına aşık oldum. Kimsenin sevmediği Ankara’yı sevdirdi bana güzel okulum. İyi ki orada okumuşum. Klişe olacak ama gerçekten anlatılmaz, yaşanır bir yer orası.
HAYAT TESADÜFLERİ SEVER
* Müziğe karşı ilgin ne zaman başladı, nasıl gelişti ? Hangi tür müzikten hoşlanıyorsun ?
E.T : Annemin anlatttığına göre 9 aylıkken şarkı mırıldanıyormuşum. Hatta İzel’in Ah Yandım parçası imiş Bazı eski çocukluk fotoğraflarımda da elimde mikrofon gürüldügü oluyor tabii. Müzik dinlemeden yapamayan biriydim her zaman ama şarkı söylemekten çok çekinirdim. Önce dans, sonra oyunculuk ile devam ettim sahne hayatıma. Sekizinci sınıfta bir koro projesinde solist seçildim. Fakat yine çok çekingendim. Ankara’ya yerleşmeden önce şans eseri ünlü bir grup solisti ile tanıştım. Ankara’ya yerleştikten sonra O’nun beni tanıştırdığı bir solist arkadaşı beni Ankara’nın müzik piyasasına girmeme sebep oldu. Piyasaya bir grubun solisti olarak adım attım. Fakat o grup ile birlikte 8 ay sahne aldıktan sonra ses tellerimden küçük bir ameliyat geçirdim ve o şekilde bir süreliğine müziği bıraktım. Tam iki yıl sonra JW Marriott Otel’de piyano eşliğinde vokal yapmaya başladım. Mezuniyet sonrasında ise hiç ummadığım bir anda bir kaç anlaşamamazlık ve sorun neticesi “Edda” adlı yani kendi ismim adına bir grup kuruldu. Daha doğrusu yaşadığım bazı üzücü olaylar buna sebep oldu ve artık iyice müzik hayatına atıldım diyebilirim. En sevdiğim müzik türü yabancı Soul ve R’n’B, fakat yaptığımız müzik çok pop, funk, commercial ve jazz’a kayıyor. Ha bir de Türkçe yapmak lazım tabii ki.
* Grubunuzun adı niye “Edda”
?E.T: Aslında tek -d- ile yazılmamasının sebebi şu: Almancada da Eda ismi var biliyorsunuz. Fakat çift -d- ile yazılıyor. Ben Almanya’da doğup büyüdüm, sonrasinda Türkiye’ye gelip hem okudum hem de müzik yapmaya başladım. Hem Alman hem Türk kimliği taşıdığım için böyle bir fikir geldi aklıma.
* Bir orkestra eşliğinde seslendirdiğin Türkçe ve İngilizce parçalar oldukça beğenildi. Kaç yıldır bu tür müzikle tanıştın, hangi dilde kaç parça okudun?. İlk okuduğun parçayla ilgili duyguların ?
E.T : Bu izlediğiniz Orkestrayı biz 2019 Ağustos ayında kurduk, yani çok yeni bir oluşum. Hepimizin enerjisi tuttu ve hep birlikte çok güzel bir ses uyumu yakaladık. Türkçe ve İngilizce bir sürü şarkıyı yeniden yorumlayarak, her hafta üç saatlik bir programda çalıp seslendiriyorduk. Videolar da şöyle oluştu. Osi reklam ajansı, Osakustik diye bir Youtube-Kanalı açtı ve Ankara’nın tanınan, tanınmayan solist ve gruplarını orada bir kaç parça ile tanıttı. Biz de davet edildik, oldukça keyifli vakit gecirdik ve çok güzel videolar çıktı ortaya.Oldukça fazla sanatçının ve gruplarn parçalarnı coverliyoruz, yani yeni bir yorumla seslendiriyoruz. Hatırladığım kadarıyla sahnede söylediğim ilk şarkı “Ben E. King’in “Stand by me” adlı parçası idi. Ardından da Ray Charles’in “Hit the Road Jack” isimli parçası.. Yani çok eski ve klasik parçalar ile başlamış oldum.İlk okuduğum parçadan sonra hatırladığım kadarıyla çok heyecanlıydım. Kendimi ses konusunda hep çok yetersiz hissediyordum ve o yüzden de biraz utanmıştım. Ama sonuçta tabii ki çok mutlu olmuştum.
MÜZİKLE KENDİNİ EVİNDE HİSSETMEK
* “Müziğin dili internasyonaldır” derler ama senin tarzın daha ziyade hangi dile yatkın ?
E. T :Tarzım yabancı dile daha yatkın. Yani İngilizce parçalarda kendimi daha çok evde hissediyorum. Bu da Almanya’da doğup büyümenin yarattığı bir duygu galiba. İngilizceyi dil ve ders olarak hep çok severdim. Türkçe de güzeldir ama Türkçe şarkı okumak apayrı bir şey. Ona daha yeni yeni alıştım diyebilirim.
* Seslendirdiğin şarkılar arasında hangi ünlü parçalar var ?
E.T: Youtube’de izleyebildiğiniz videolardaki şarkiların hepsi ünlü parçalardır.İlk videoda “Moloko-Sing it back” disco parçasnı düzenleyip çaldık.İkincisi, bizim Türkçe repertuarımızın en eskilerinden “Aç kapıyı gir içeri” parçasını seslendirdik.Üçüncüsü de yeni ünlü olan İngiliz bir sanatçı Jorja Smith’in “Teenage Fantasy” adlı şarkısı.Ve.. Sonuncu şarkı ise, en sevdiğimiz ve en eski Chaka Khan’ın “Ain’t nobody”’sı oldu.
ÜNLÜ OLUP MUTSUZ OLMAKTANSA..
* Müzik dalında kendine bir hedef belirleme aşamasına gelmiş olmalısın. Bu konuda idealinde neler yatıyor ? Bestelerin de olacak mı ?
E.T : Müzik aslında hep hayatımda vardı ve hep sanatçı olmak istedim ama kendi adımla bir grup kuracağımı söyleselerdi hiç inanmazdım. “Kendimi hep sahnede görüyorum. Bunun için çok çalışacağım” derdim ve şimdi ise öyle yapıyorum. Müziği teknik olarak çok bilmediğim için önce teknik bilgiler edinmeye çalışıyorum. Kendimi müzikte ifade edebilecek kadar müziği öğrenmek istiyorum. Sadece şarkı söylemek değilmis olay, onu öğrenmiş oldum. Özellikle de insanın kendi grubu olduğu zaman ne tarz sorunlarla, aksiliklerle karsılaşabildiğini gördüm. Hiçbir şey göründüğü kadar kolay değilmiş. Hayalimde tabii ki kendi bestelerimi yapmak da var. Ama hissettiğim şu ki “onun için biraz daha pişmem lazım” derim. “İdealinde ünlü olmak var mı ? “diye sorarsanız. Benim gözüm hep yükseklerdedir. Hayallerinde en yüksek ve uç olanları severim. Yani insan yaptığı şeyi tabii ki herkesin görmesini, duymasını istiyor. Ama benim bir idealim varsa, o da hayatta mutlu ve huzurlu olmak. Ünlü olup mutsuz olmayi tercih etmem mesela. Ben yapabileceğim en iyi şey ne ise onu yapmak istiyorum ve ilerde arkamı dönüp baktığımda herhangi bir pişmanlığım olmasın istiyorum..Hayalimde, sahnede daha da çok büyümek var. Ama bunu kendi çizgimi bozmadan, öğrenerek ve emin adımlarla yapmak istiyorum. O yüzden sanırım şu an en çok istediğim şey öğrenerek ilerlemek. İdeal dediğimiz şey değişken bence. Öğrendikçe ve ilerledikçe idealim de ilerleyecek, daha da genişleyecektir.
MÜZİK RUHUN GIDASIDIR ve ANA-BABA HAKKI
* ODTÜ’de mezun olduğun bölüm itibarı ile bundan sonra ana mesleğine atılmak için bir yol haritası belirlendi mi ? Hangi branşta karar kıldın acaba?
E.T : Bu konu ile ilgili de çok düşündüm tabii. Mezun olduktan sonra şimdilik Türkiye’de kalmaya karar verdim. Bunun en büyük sebebi de Müzik oldu haliyle.. Fakat tahsil ettiğim bölümle ilgili de bir şeyler yapmak adına bazı Konsolosluklara, Alman-Türk Firmalarına vs. başvurular yaptım. Piyasa burada ne yazık ki çok kötü ve iş bulma konusuyla ilgili bildiğimiz çoğu klişe söylemler de doğru.. Ben bakanlıklara girmeyi de düşündüm fakat şu an için müzik yönü bende çok ağır basıyor. Bu soruya sanırım net bir cevap veremeyceğim ama şimdilerde müzik ile devam ediyorum.
* Almanya’daki yakınların ile dost ve arkadaşlarına bir mesajın olacak mı?
E.T : Hepsini çok özlüyorum. Buraya gelince kendilerinden çok uzaklaştık tabii ki, ama mesafeler benim için hiç bir zaman önemli olmadı. Tıpkı “Orda bir köy var uzakta” şiiri ve bestesinde olduğu gibi , “Gitmesek de gezmesek de o köy bizim köyümüzdür” diyerek, hepsini çok seviyorum ve kucak dolusu sevgilerimi gönderiyorum. Özellikle de canım ailem.. Hep yanımda oldular, her ne kadar uzak olsalar da, hep ama hep çok desteklediler beni. Onların haklarını asla ödeyemem. İyi ki varlar, iyi ki onlar benim ailem. Onları çok seviyorum.