Esma Arslan
Bugün kıskançlık konusunu ele almak istiyorum. Daha iyi anlaşılmak için önce konunun genel tanımına bir göz atalım. İnternet ansiklopedisi Vikipedi kıskançlığı olduğu gibi aktardığım haliyle şöyle açıklıyor: Kıskançlık, bir kişinin veya bir ilişkinin yitirilmesinden korkulan karmaşık bir ruhsal yaşantı ve olumsuz tutumdur. Bunun dışında başkasının sahip olduğuna kişinin kendisinin de sahip olma gerekliliğini hissettiren bir duygudur. Türk Dil Kurumu, kıskançlık kelimesini şöyle açıklamıştır: “Bir kimse bir üstünlük gösterdiğinde veya sevilen birisinin, başkası ile ilgilendiği kanısına varıldığında takınılan olumsuz tutum, günücülük, hasetçilik, hasetlik, hasutluk” Kıskançlık doğuştan değil, sonradan öğrenilen ve birçok insanı etkileyen, rahatsız edici bir duygudur. Dozunda bırakıldığı sürece kıskançlık bir hastalık değil davranış bozukluğudur. Kişi bu konuda kendini kontrol edemezse bu davranış bozukluğu ileride depresyona sebebiyet verebilir. Kıskançlık, özgüven eksikliği ve yetersizlik duygularından dolayı ortaya çıkmaktadır. Kıskançlık yaşayan birisi zaman içerisinde değersizlik, çaresizlik, öfke, mutsuzluk ve yalnızlık gibi duyguları da yaşar. Bu davranış bozukluğu hayvanlarda da görülmektedir. Örneğin, bir evde uzun süre bulunan bir kedi tüm ilgiyi kendi üzerine çektiğini hisseder. O eve ikinci bir kedi geldiğinde diğer kedi asabi tavırlar göstererek kıskançlık eder ve sahibini de protesto eder.
İlginç değil mi? Ben eşler, sevgililer arasındaki kıskançlığı, hayvanlar arasındaki kıskançlığı değil başkalarının hayatlarını ve başarılarını kıskananları ele almak istiyorum. Kim bilir nice emek, çalışma ve bedeller ödeyerek belli bir yere gelmiş birisini kıskanmak marifetmiş gibi günümüzde kendisini daha bir belli eder oldu. Şüphesiz bu türden davranış özellikleri olanlar daha önce de vardı ama internet sayesinde daha bir saydam ve görünür oldular.
Kıskanç insanların en belirgin ve ortak özelliği hedeflerine aldıkları şahısları küçümsemek, itibarsızlaştırmak, günümüz tabiri ile trollemek, dahası dibe, aşağılara çekmek. Buna neden ihtiyaç duyuluyor, nasıl bir psikolojileri var bu türden insanların bakmak lazım. Sevgisizlik, çevreleri ile olan sorunlu ilişkiler, çekememezlik, uyumsuzluk hemen göze batan hastalıklardan birkaçı. Bunları da kendi aralarında kategorilere ayırmak mümkün. Bunlardan bazıları o denli sinsi ve kurnaz ki kıskançlıklarını öyle açıktan ve hemen belli etmezler. Gizli saklı bu özelliklerini sürdürür, kurbanlarına nasıl daha çok zarar verebilirim hesabı kitabındadırlar. Diğer kesim ise kaba sabadır. Düşünmeden aniden ve hemen güdüleri ile hareket ederler. Anında darbe vurmak isterler. Ellerine geçen her ortamda her fırsatı değerlendirmek için çabalarlar. Gülünç duruma mı düşerler, kabalıklarıyla dikkat mi çekerler, ayıpları hemencecik sırıtır mı bunların umurunda bile olmaz. Varsa yoksa odaklandıkları ana konu çamur atmaktır, çekemezliklerini dillendirmektir, kurbanlarını küçümseyip güya itibarsızlaştırmaktır.
Uzmanları bu konunun ciddi bir davranış bozukluğu olduğu konusunda hem fikirler. Şizofreni ve bipolar bozukluğa sahip kişilerde bu duruma eğilim olduğu bilinmektedir. Bu kişilerde özgüven problemi, çocukluk çağı travmaları özellikle aşağılanma, terkedilme travmaları, yoğun kaybetme korkusu, çocukluk çağında ebeveynlerin hatalı tutum ve davranışları etkilidir. Aynı zamanda çözümlenmediği zaman depresyon başta gelmek üzere hastalıklara yol açtığını da vurguluyorlar. Kökende yatan neden zayıf karakterli olmak, özgüven yoksunluğu veya eksikliği, kendi yetersizlik duygularını giderme ihtiyacı. Eskilerimiz boşuna dememişler önce aynaya bak, ben kimim neyim de, ondan sonra başkalarına saldır. Hata mı arıyorsun önce kendinden başla, diye.
Esma Arslan / 11.10.2023