“Hamburg-Mitte’de Aşure Günü: AŞURE Berekettir, Kardeşliktir, Hoşgörüdür, Paylaşmaktır”

Hamburg-Mitte Alevi Toplumu’nun Billstedt semtindeki LİMAN Derneği’nde düzenlediği Aşure Günü etkinliğinde, dualarla birlikte Aşure Lokması dağıtıldı.

Derleme: Mehmet Atak / Fotoğraflar: Yaşar Yıldırım (Gazetem.eu)

Yaptığı etkinliklerle adını sıkça duyuran Hamburg-Mitte Alevi Toplumu’nun organize ettiği Aşure Programı üç deyişle başladı… Dernek Başkanı Hülya Semiz Çağrı’nın açılış konuşması ile Almanca olarak Dede Bülbül Şahin’in güzel bir konuşmayla sunum yaptığı ve Aşure lokma duasını verdiği etkinlikte, daha sonra aşureler dağıtıldı.

DEDE BÜLBÜL ŞAHİN’DEN AŞURE DUASI

Alevi toplumu dedesi Bülbül Şahin, konuşmasında özetle “Aşure mutluluğun, sevincin, birlik ve beraberliğin, güzelliğin simgesidir. Aşure, birlikte hoşgörüyle, eşitçe, kardeşçe umudu yaşatmanın adıdır.” ifadesinde bulundu ve Asya Kaplan ile birlikte Çerağ (Delil) uyandırma ritüelini gerçekleştirerek mumlar birlikte yakıldı ve “Gülbeng Duası” verildi.

KATILIMCILARDAN BAZI İSİMLER

LİMAN Derneği’nde kendilerine bir oda tahsis edilmesi dolayısıyla Başkan Ural Kundak ile Yönetim Kurulu’na teşekkür edilen etkinlikte, TGH Başkanı Murat Kaplan, Demokratik Kültür Derneği Başkanı Şuayip Karakuş, Kuzey Almanya Beşiktaşlılar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Müşerref Üstüner, HTBB Başkan Yardımcısı Ali Akdemir ve gazeteci Yaşar Yıldırım, HADD Başkan Yardımcısı Murat Comart ile çeşitli dernek yöneticileri ve üyeleri hazır bulundu. Aşure öncesi ve sonrasında yapılan sohbet görüşmelerinde genellikle spor, siyaset ve yaklaşan yaz tatili konuları ele alındı.

BAŞKAN HÜLYA SEMİZ ÇAĞRI: “AŞURE BEREKETTİR!”

Hamburg-Mitte Alevi Derneği’nde 5 yıldır başkan olarak görev yapmakta olan Hülya Semiz Çağrı, katılımcılara hitaben duygulu ve tarihsel bir konuşma yaptı. Başkan Çağrı şunları söyledi:

“Aşure berekettir, kardeşliktir, hoşgörüdür, paylaşmaktır.”

Değerli konuklar, sevgili canlar,

Sizi Hamburg-Mitte’deki Alevi toplumu adına selamlıyorum. Hepiniz hoş geldiniz. Aşuremize katılımınızdan dolayı büyük mutluluk duyuyoruz.

Biliyorsunuz ki, 12 gün boyunca devam eden matem orucu, yani Muharrem orucu tutuldu. Bu oruç öncesinde de üç gün süren On Dört Masumu Paklar ve bir gün ise Fatma Ana orucu olmak üzere toplam dört gün oruç tutuldu.

Peki, Muharrem orucunun amacı nedir? Kerbela katliamını ve 12 İmamlar’a yapılan haksızlıkları, eziyetleri anmak, bunlardan ders çıkarmak ve unutmamak için tutulur. Muharrem’i anmak, Aleviler için büyük bir anlam taşır. Bu süreçte, kendileri ve çevreleriyle barışık, eğlenceden, gösterişten ve safaattan uzak durmaya çalışırlar. Kerbela faciası, toplum psikolojisine derin etkiler bırakmıştır. Aleviler Hz. Hüseyin’i, hak için ve haksızlığa karşı durmanın simgesi olarak görürler. Kerbela olayını nesilden nesile anlatıp hafızalarda canlı tutmaya çalışırlar.

Yedi Hak aşığından, yani Yedi Ulu Ozan’dan biri olan Fuzuli, eserinde durumu şöyle değerlendirir:

“Bilmek gerek ki; Âdem devrinden son Peygambere kadar, geçmiş asırlarda insanların hepsine ferdan erişmiş bir hakikat vardır. Kerbela musibetinin binde biri kadarını bilmek, onun hikmetini anlamak gerekir.”

Eşkiyanın zulmü ve evliyanın sabrında saklı olan hikmetler orada ortaya çıkar. Muharrem ayı, Aşure’nin pişirilmesiyle sembolleşir. Aşure, Muharrem ayının onuncu gününe denir ve Arap aylarının ilk ayı olan Muharrem’in bu gününe özel isim verilmiştir. Alevilerde ise Aşure, Muharrem orucunun sonunda pişirilir. Aşure, sevincin ve mutluluğun ifadesi olarak da algılanır. Zeynel Abidin’in kurtuluşu ve Ehlibeyt soyunun devamı, Aleviler için bir sevince vesiledir. Rivayetlere göre Aşure Günü tarihte birçok önemli olaya da denk gelir; örneğin Nuh’un Gemisi bugün karaya oturmuş ve Nuh Peygamber kalan erzaklardan Aşure pişirmiştir. Hz. İbrahim yine Aşure Günü Nemrut’un ateşinden kurtulmuştur. Hz. İsa ise bugün göğe yükselmiştir. Bu ve benzeri olaylar, Aşure gününe denk gelen olaylardır.

Aşuremizi paylaşmak bizim için çok önemlidir. Paylaştıkça çoğalacağımızı ve evimizin bereketinin artacağını düşünürüz. Muharrem matem ayı boyunca tuttuğumuz 12 günlük orucun ardından, gelecekten gelen sıkıntı ve kinin arındırılması için umut, sevgi ve barışın simgesi olan Aşure’yi pişirip yakınlarımızla paylaşırız. Bizim için Aşure; barışı, özgürlüğü ve sevgiyi paylaşarak çoğalmayı temsil eder. Bir Aşure kazanındaki yemeğin tüm tatlarını ve renklerini yaşatarak, insanlar arasındaki farklılıklara rağmen eşit hak ve eşit koşullarda, kendi özelliklerini kaybetmeden bir arada yaşama dileğimizdir.

Aşuremiz halktır; çoğulculuktur. Bu niyetlerle pişirdiğimiz Aşuremizi siz değerli canlarımızla paylaşmaktan büyük mutluluk duyarız. Aşuremiz Hak katında muhabbettir. Kerbela hâlâ yaşanmakta ve dünya genelinde milyonlarca insan yoksulluk, açlık, savaşlar, mülteci göçleri, kadın ve çocuk ticareti gibi acı olaylar yaşamaktadır. Kerbela, despotluğa biat etmemeyi, hak, adalet ve insanlık için direnmeyi öğretir. Zalimler ve zulüm karşısında mazlumdan yana olmaya ve masumiyeti savunmaya çağırır. Kerbela, akıl ile cehaletin, sevilenler ile lanetlenenlerin, erdemli olanlar ile zehirlenmiş hırsların, direnenler ile teslimiyetin adıdır. Bu nedenle Aleviler matem aylarında İmam Hüseyin ve yoldaşlarına olan sevgiyi, saygıyı ve itikadı gösterirken, Kerbela’nın verdiği mesajları toplum olarak bilince çıkarmaya çalışırlar. Çünkü Kerbela sadece adalet arayan mazlumların davası değildir; aynı zamanda geçmişten günümüze süregelen zalimler ile mazlumun, zulüm ile mazlumiyetin tarihidir.

Dünyada yaşanmış ve hâlen yaşanmakta olan tüm Kerbelaların son bulması adına, hakikatlere gözleri açmak için muhabbet ederler. İnsanlık var olduğundan beri, zalimlerin mazlumlara yaptıkları tükenmedi ve tükenmeyecek; ama bizler her zaman mazlumun ve doğrunun yanındayız. Hak ve adalet arayışında şehit olan İmam Hüseyin ve yoldaşlarını saygıyla anıyoruz.

“En büyük cihad, zalimin karşısına geçip ‘sen haksızsın’ demektir.” (İmam Hüseyin)

Kerbela ile kıyaslanamayacağını belirten İmam Hüseyin, bu olayın ne denli önemli ve örnek olduğunu gösterir. Günümüzde de verdiği mücadeleyle, hakkın ve adaletin savunucusu olmayı temsil etmektedir. İmam Hüseyin’in, idealleri ve inançları uğruna ölümü göze alması kolay bir seçim değildir; o, onurlu duruşuyla bütün insanlığa örnek olmuştur. Bu dik duruş, Alevi inanç ve felsefesinde derin etkiler bırakmış ve her zaman zalimin zulmü karşısında boyun eğmemeyi öğretmiştir.

Tarih boyunca, Aleviler mazlumun yanında, zalimin karşısında durmuştur. Bin kere masum olsak da, bir kere dahi zalim olmayız. Kerbela ve 12 İmamları’nı anmak; sadece ağlamak ve yas tutmak değil, aynı zamanda öç alma duygusu ile hareket etmek de değildir. İmam Hüseyin’in duruşunu günümüze uyarlayarak ve Alevi toplumunun kalıcı bir barışa katkı sunmasını sağlayarak, Rıza Şehri’nin örneğini kendi çevremizde ve toplumumuzda yaratmak en büyük amacımızdır.

Böylelikle bir nebze de olsa “İNSAN-I KÂMİL” olma sürecine katkı sunmaktır. Anmamız, bâtınî anlamda anmaktır. Günümüzde dahi Kerbela benzeri olayların yaşandığını üzülerek görmekteyiz. Çünkü Kerbela hâlâ yaşanmaktadır. Bu nedenle, İmam Cafer-i Sadık’ın dediği gibi, “Her yer Kerbela; her ay Muharrem; her gün Aşure” bilincine varmak ve bu bilinçle hareket etmek, Alevi toplumu olarak en büyük görevimizdir.

Bugün, dünyayı Kerbelalaştıran, yani günümüz Emevi ve Yezid zihniyetine dayalı despotizm ve zulümlerin devam ettiğini biliyoruz. İşte bu nedenle matem orucu sadece 680 yıl öncesinin Kerbelasıyla sınırlı değildir; günümüz Kerbelaları için de matemdir, umuttur, uyanıştır ve kabul olsun.

Dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir