Hamburg’un tanınmış simalarından Ayşe Drebing, henüz ciddi Koronavirüs tedbirlerinin alınmadığı günlerde ziyaret amaçlı olarak İstanbul’a uçtu ama, kısıtlama önlemleri nedeniyle anne babasını bile göremeden Almanya’ya döndü ve yaşadıklarını gazetem.eu‘ya anlattı.
Röportaj: Mehmet ATAK
Ayşe Drebing, aslen Trabzonlu, eşi Alman, 4 çocuk annesi, Hamburg’da yaşıyor. SPD Eyalet Parlamentosu Milletvekili Güngör Yılmaz’ın sosyal etkinlikler tanıtım organizatörü olarak hizmetini sürdürüyor. Ayrıca Tiyatro ve Konser organizasyonlarıyla da uğraşıyor. Sosyal demokrat.. Hamburg Fenerbahçeliler Derneği yönetimi kurulunda. Bir sosyal medya fenomeni..
İşte bu Ayşe hanım, yoğun ve stresli bir çalışma temposundan bunalarak, hem İstanbul’da yaşayan anne ve babası ile yakın akrabalarını görerek özlemini gidermek, hem de memleket hasretini dindirerek enerji depolamak amacıyla büyük kızı Melisa ile 15 gün önce Türkiye’ye uçtu. Orada yaşadıklarını ve duygularını söyleşimizde bulacaksınız.
Yazımızın başlığını biraz da tarihsel bir olaydan esinlenerek koyduk. İsterseniz kısaca açalım:
“AYŞE TATİLE ÇIKSIN!”
Yıl 1974.. CHP- MSP Koalisyon hükümeti iş başında.. Bülent Ecevit Başbakan, Necmettin Erbakan da Başbakan Yardımcısı.. Kıbrıs’ta Rumlar Türk köylerini basarak soydaşlarımızı öldürüyor. Dönemin Dışişleri Bakanı Turan Güneş, bir çözüm bulabilmek için gittiği Londra’da İngiliz yetkilileriyle yaptığı görüşmelerden bir sonuç alamayınca, hemen Türkiye’ye telefon açıp, önce ailesinin hatırını sorar ve ardından da daha önce parola olarak belirlenen o ünlü şifreli cümleyi söyler: “Ayşe artık tatile çıksın !”
Bu lafın mânâsı ise “Kıbrıs’a artık çıkarma başlasın”dır! Ve bunun üzerine de ordumuz Kıbrıs’a girip, soydaşlarımızın can emniyetini sağlamıştır. KKTC, yani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin temeli de işte o gün atılmıştır.
İŞTE AYŞE DREBİN ÖZTÜRK’LE SÖYLEŞİMİZ:
* Ayşe hanım, Koronavirüs tehlikesinin henüz Avrupa’ya sıçramadığı ilk başlangıç günlerinde tatil amaçlı olarak gittiğiniz İstanbul’da, kısa bir süre sonra korunma tedbirleri ile karşı karşıya kaldınız. O günlerdeki yaşantınızdan önemli noktaları nakleder misiniz ?
– A.D : Buradan giderken çok büyük tereddüdüm vardı . Bir sürü şey okudum, kimi beni dehşete düşürdü, kimi de abartıldığını inanmama yol açtı. Aslında çok pimpirikliyimdir.. O yüzden çok git geller yaşadım. Cesaretimi toplayıp oraya gitmemin en büyük etkeni, devlet yönetici ve sorumlularının genel olarak paniklenecek bir durumdan daha çok, dikkat edilmesi ve tedbir alınması gereken bir durum olduğunu empoze etmeleri ile ilintiliydi. Yani benim okuyup duyduklarımdan çıkarttığım netice buydu! O yüzden, kişisel inisiyatif ile hareket edip gitme kararı aldım ve maalesef çok büyük hata yaptım!
Aslında durumun vahim olduğunu, eczanelerde hijyenik alkol ve maske bulamadığımızda anlamam gerekirdi. Düşünsenize, Avrupa’nın merkezinde yaşıyorsunuz ve duruma müdahale edebileceğiniz ya da önlem alabilmek adına kullanabileceğiniz ana maddeler piyasada yok. Burada durum böyleyse, diğer ülkelerde işimiz Allahlık diye düşünüyorum.
EVDEKİ HESAP ÇARŞIYA UYMAYINCA
* Tatile giderken ne umdunuz, ne buldunuz ? Erken dönmeyi de hiç düşündünüz mü ?
– A.D : Buradan Türkiye’ye giderken büyük bir özlemle gidiyoruz her seferinde.. Tek hayalimiz ailemizle olmak, onlarla vakit geçirmek, yaşlı ana babacığımızı görüp hasret gidermek.. Bir de memleket hasreti var tabii. Havasını doya doya içine çekmek istiyorsun. Sahile inip denize bakarak bir bardak çay içmek istiyorsun. Çarşısına pazarına karışıp insanlarıyla kaynaşmak istiyorsun. Alıp yanına tüm sevdiklerini bir arada olmak istiyorsun ama maalesef hiç biri olmadı. Bu da bir süreç. Bir an önce atlatırız inşallah. Erken dönmeyi düşündüm. Çünkü 3 çocuğum da Almanya’daydı. Panik olduğum, dönemeyeceğimi düşünüp korktuğum, işler büyürse orada bensiz ne olacaklar diye düşündüğüm anlar çok oldu. Fakat ulaşım imkanları kısıtlıydı. Hemen dönüş yapamadım.
* Bir vatandaş veya insan olarak, Türkiye’de Koronavirüs’e karşı alınan tedbirler sizin yaşantınızı ne şekilde etkiledi ?
-A.D : İlk 2 gün aileme virüsün tehlikeli olduğunu, ne gibi tedbirler alınması gerektiğini anlatmaya çalıştım. Tabii tirajikomik bir durum ve ben virüsün göbeğinden geliyorum. Üstelik de taşıyıcı olma durumum var ve böylesi bir ortamda ben tedbirlerden bahsediyorum.
ÇAMAŞIR SUYU İLE DEZENFEKTE METODU
Kız kardeşimin ilk tepkisi, evi komple çamaşır suyuyla silip, bizi hamama yollamak oldu. Eve geldiğimizde “ciğerlerimiz çamaşır suyunun kokusundan kesin dezenfekte olmuştur” diye düşünüyorum. Başkan Erdoğan, ilk korona virüsünü açıkladığının ertesi sabahı kolonya ve maske almak için koşarak eczaneye gittik ve şoka uğradık… Hepsi bitmişti. Neyse ki tanıdık birilerini arayarak, sonrasında kolonya ve maske temin edebildik.
Annemi, babamı ve hiç kimseyi ziyaret edemedik, tehlikeye girmesinler diye. Gelen, ya da gelmek isteyen misafirleri geri çevirdik. Bu benim ailemin kendince aldığı önlem. Fakat camdan baktığımda, bazılarında maske ve eldiven olması haricinde, hayat ve dışarıdaki yoğunluk devam ediyordu. Bu manzaralar beni biraz şaşırttı tabii ki.
PEGASUS’LA GİTTİ, THY İLE DÖNDÜ
* Alınan tedbirler dolayısıyla Türkiye ile Almanya arasında yapılamayan normal uçak seferleri yüzünden on binlerce yolcu perişan oldu. Sizin endişeli dönüş serüveniniz de herhalde biraz pahalı ve maceralı olmuştur. Açıklar mısınız lütfen ?
-A.D : Biz normalde 21 Mart’ta dönüş yapacaktık. Bu kaos ortamı olunca ne yapacağımızı şaşırdık. Çok şükür eşim 20 Mart için bir uçak buldu ve biletimizin tarihini değiştirerek 1 gün erkenden Almanya’ya geldik. Pegasus’tan gidiş dönüş bilet almıştık. İnformasyon almak için o panikte belki yüzlerce sefer aramışımdır servis numarasını. Fakat ne ulaşabildim ne de e-mail ile haber yolladılar. En sonunda Sabiha Gökçen Havaalanı’na gidip sormak durumunda kaldık ve öğrendik ki uçuşların hepsi iptal ve ödediğimiz para 3 gün içerisinde banka hesabımızda olacak.. O anda kendimi öyle çaresiz hissettim ki, anlatamam.
Hani bir atasözü vardır ya “güvendiğim dağlara karlar yağdı” diye.. Tam da böyle bir hisle ağlamak üzereyken eşim aradı ve THY’den bilet bulduğunu söyledi. Her zamanki gibi o kocaman yüreğiyle endişelenmemem gerektiğini ve beni çok sevdiğini söyleyerek telefonu kapadı. Bu sefer de sevinçten, oturup hüngür hüngür ağladım.
“Pegasus, sana artık güvenmiyorum, sen bizi ortada bıraktın” diye diye söylenerek eve gidip, hemen bavullarımızı kapattık.
Ben ve kızım şanslıydık. Eşim de büyük çaba gösterdi ve finansal destek verdi. İmkanı olmayıp orada kalan, kalmak zorunda olan tüm insanların Allah yardımcısı olsun.
KENDİNİZİ DÜŞÜNMÜYORSANIZ BAŞKALARINI DÜŞÜNÜN
* Korona salgını için alınan tedbirler açısından Almanya ile Türkiye arasında bir mukayese yapacak olursanız, hangi önemli noktalar öne çıkabilir ?
-A.D : Türkiye’de şu an bile çok ciddi önlemler alındığını düşünmüyorum. İnsanlarımız büyük bir salgından dolayı karantinada değil de ulusal bir tatil ilan edilmiş gibi davranıyor. Bu bilinçsiz ve egoist yaklaşım hem hastalığın ilerlemesine hem de karantina süresinin uzamasına sebep oluyor. İş bu haldeyken mangal yapmak nedir ? Akın akın misafir ziyaretleri, park bahçe gezmek nedir? Kendinizi düşünmüyorsanız da başkalarına karşı sorumlu olmak zorundasınız. Kendinizi düşünmeyip gezerken bir sürü başka insanın da hayatını tehlikeye atıyorsunuz ve bunun vebâli de çok büyük…
Burada, yani Almanya’da daha disiplinli ve daha bilerek yol alınıyor. Zamana yayıp sureyi uzatma ve vaka sayısını düşük tutup, herkese olması gerektiği gibi müdahale etme şansını yakalamak adına alınan önlemler örnek alınmalı!
Ayrıca işin tabii ki ekonomik boyutu ile ilgili olarak da, özel sektöre ve vatandaşına dimdik durması için sonsuz güven aşılamışlar.
Fakat ;
Nedense, benim içimde hâlâ büyük bir korku var. Mesela Kuaför Salonlarının (hangi akla hizmetse) bilirkişiler(!) tarafından geç kapatılması gibi önlem almada akla mantığa sığmayan bir kararın alınmış olması gibi… Geç alınmış tedbir ve benzeri hataları daha da çoğaltmak mümkün.
EN İYİ ELEŞTİRİ “ÖZ ELEŞTİRİDİR”
* Ayşe hanım, bütün bu yaşadıklarınızdan sonra, Coronavirüs aşamasındaki Türkiye seyahatiniz dolayısıyla “Keşke şöyle yapsam, böyle davransaydım” gibi öz eleştiri düşünceniz oldu mu ?
-A.D : Evet, öz eleştiri konusu her insanın mayasında olmalıdır ve tabii ki bu ve başka konularda bende de ortaya çıkmaktadır.
Sorunuza gelince.. “Keşke daha bilinçli ve daha tedbirli davransaydım !”
Polisin yüzüne tükürüp’ “Ben virüslüysem, sen de ol” diyen zât ile benim gibi sorumsuzluk yapıp, evde karantinada kalmayanların arasında çok büyük bir fark yok!
Korona’dan ölmesem bile, çevremdeki insanları ve ailemi tehlikeye attığım için vicdan azabından öleceğim!..