Fransa’da ve Avusturya’da yasaklanmasının ardından Almanya’da ve Hollanda’da da yasaklanmak üzere gündeme gelen Ülkü Ocakları ve Ülkücüler ne istiyor ve ne ile suçlanıyorlar?
İktidara bir mesaj mı?
Avrupalı devletler ile AK Parti hükümeti ilişkilerinde özellikle son yıllarda yaşanan olumsuzluklar etkisini bu ortakların Avrupa’daki temsilci ve uzantıları olarak görülen derneklerine, faaliyetlerine yansıdı.
Bozkurtlardan sonra sıra, Erdoğan ve AK Parti tarafından yönetilen UID, DİTİB gibi derneklere de gelebilir mi bunu zaman gösterecek ancak bu adımların konjonktürel siyaset ile yakından ilgili olduğu ve mesaj verme gayesi taşıdığı düşüncesi ağırlık kazanıyor.
” ‘Bozkurtlar’ diye bir örgüt yok”
Konuyla ilgili Euronews Türkçe’ye konuşan Belçika Türk Federasyonu Başkanı Hamit Atak gelişmelerin tamamen konjonkturel olduğunu ve amacın Doğu Akdeniz ve Libya gibi anlaşmazlıklar nedeniyle Türkiye’ye ve Türk hükümetine mesaj vermek olduğunu ileri sürerek şunları söylüyor:
“Fransa’daki gerekçeleri Ermeni büstüne saldırıydı ancak bu aslında böyle bir anda alınmış bir karar değil. Bu gelişmeler Avrupa’daki Türk federasyonlarıyla ilgili değil. Türkiye ile ilgili bir konjonktür. İş Belçika’ya uzandığı takdirde biz de hukuki yollara başvururuz tabi ki. Kendi argümanlarımız mevcut çünkü ortaya ciddi bir çifte standart çıkar. Daha önemlisi bizler sivil toplum kuruluşlarıyız. Siyasi örgütler değiliz. Bozkurtlar diye bir örgüt yok. Adında ‘Bozkurt’ geçen derneklerin resmi evraklardaki ismi bu değil. Sadece sanalda, Facebook sayfalarında isimlerini böyle koyuyorlar.”
“Bugüne kadar sadece tebrik ve teşekkür aldık”
Avrupa’daki Türk federasyonlarının ve milliyetçi derneklerin bilakis Avrupalı yetkililerden uzun yıllar boyunca takdir ve teşekkür aldığını belirten Atak, kendilerine ‘Siz olmasaydınız işler kontrolden çıkardı. Siz provakasyonları ve olumsuz olayları engelliyorsunuz” denildiğini aktardı ve şöyle devam etti: “STKlar toplumun aynasıdır, sözcüsüdür. Siz bunları kısarsanız bireysel kriminal hareketleri nasıl engelleyeceksiniz? Eğer biz STK olarak görevimizi yapamazsak yaşanacak olaylardan ötürü en önce toplum olarak biz sıkıntı çekeriz. Belçika Türk Federasyonu bugüne kadar yüzlerce provakatif eylemi önlemiştir. Üstelik bizzat devletin ilgili kurumları ile koordineli bir halde. Bunların sonucunda da tebrik ve teşekkür aldık.”
Ülkücülük nedir?
Türk-İslam sentezine dayanan siyasi ideolojiler arasında bulunan Ülkücülük, Türk dünyasında çok daha geniş milliyetçi düşünce geleneğinden farklı olarak Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) kurucusu Alparslan Türkeş tarafından milliyetçi ideolojinin kendi modelini uluslararası milliyetçi hareketten ayırmak için kullanıldığı bir terim oldu.
Ülkücülük ifadesinin kökenleri Ziya Gökalp’ın kullandığı ‘millî mefkure’ ve Nihal Atsız ile diğer Türkçülerin kullandıkları ‘millî ülkü’ terimlerine uzanıyor.
1950-1953 yılları arasında Türk Milliyetçileri Derneği tarafından gündelik olarak kullanılmaya başlanan ‘ülkü’ kelimesi ‘ideal’ ve ‘Ülkücülük’ de ‘idealizm’ anlamını taşıyor.
Dokuz Işık
Peki bahsi geçen ideal ne? Bunu Türkeş 1965 yılında Atatürk’ün ilkelerini temel alan ve kapsayan görüşlerin toplanarak yayımlandığı Dokuz Işık adlı eserinde komünizm, kapitalizm ve emperyalizm dışında Türk milletine uygun olan ulusal kalkınma modeli şeklinde tanımlıyor.
Üçüncü yol
‘Üçüncü yol’ ve ‘Ülkücü yol’ terimlerini kullanan Türkeş, asker kökenli bir siyasi lider olarak ‘Atatürkçülük’ konusunda tavizsiz bir kişiydi. Laiklik hassasiyetinin yanında milliyetçilik öğesini öne çıkarmayı hedefledi ve toplumun tutkalının her şeyden öte bu olması gerektiğini düşündü.
Bu nedenle Atatürk’ün açıkça savunduğu, din ve ırk ayrımı gözetmeyen, dil, kültür ve siyasi birliktelik değerlerine dayanan milletperverlik anlayışı yerine daha ‘Turancı’ (Türk soyuna dayalı) bir yaklaşım sergiledi.
‘Bozkurt’ ifadesinin kullanımı
Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) adını Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) olarak değiştirdiği ve üç hilalli ambleminin kabul edildiği 1969 Adana Kongresi’nde Türkeş “Ülkücü Türk gençleri, bozkurtlarım” diye hitap etmesiyle ‘Ülkücü’ ve ‘Bozkurt’ ifadeleri yaygınlaştı.
İslamileşme süreci
Partinin İslam öğesini eşit derecede ön plana çıkarmaya başlaması ile eleştiriler ve iç muhalefet de oluştu. İslamcı görünümün Türkçülük fikriyatı ile bağdaşmadığı öne sürüldü.
Ancak geçen yıllar içerisinde MHP ve Ülkücü Hareket taşralı, dindar ve muhafazakar gençleri kazanmak ve örgütlemek adına İslami karakterini arttırmaya devam etti.
Özellikle 1970’ler ve 80’ler boyunca bu sentez komünizme karşı güçlü ve önemli bir unsur olarak kullanıldı. Bu dönemde Necip Fazıl Kısakürek gibi isimlerin Ülkücü gençlik üzerinde büyük etkisi oldu. Derneklerde İslamî eğitim ve terbiye ağırlık kazanmaya başladı.
Sovyetler sonrası
1989’da Berlin duvarının yıkılması, Sovyetlerin çökmesi ve KOmünizm tehlikesinin ortadan kalkması ile birlikte Ülkücü Hareket tabanına hitap ederken yeniden Türkçü ve milliyetçi söylemlere ağırlık vermeye başladı.
1991’de MHP’nin Doğru Yol Partisi (DYP)-Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) koalisyon hükûmetini desteklemesiyle de Ülkücü Hareket içinde İslamcı görüşlere sahip olan ülkücüler yollarını ayırdılar.
Ülkü’de dindarlığın yeri
Bu tarihten sonra da konjonktür gerektirdikçe milliyetçi söylemler bazen İslami söylemler ile yoğruldu bazen laiklik öne çıkartılarak ayrı tutuldu.
Günümüzde iktidar ortağı olan MHP’nin İslami söylemlere ağırlık kattığı bir ‘Ülkücülük’ siyaseti takip ediliyor.
Kaynak : EURONEWS