Fenerbahçe’nin 3 puan farkla lider olduğu Süper Lig’in kaderi, 24. haftada oynanan Fenerbahçe- Galatasaray ve Beşiktaş – Konyaspor karşılaşmalarında atılan birer golle birden bire değişti ve Galatasaray averajla lider olurken, aynı puandaki Fenerbahçe ile Beşiktaş uzun yıllardır eşine rastlanmayan bir şekilde zirveye ortak oldular. Kısacası zirve açısından Lig yeniden başlıyor.
İşte, Hakan Ortatepe’nin kaleminden zirve yarışına renk katan maçların yorumları:
GALATASARAY 5’TE 5 YAPTI, FENER 9 MAÇ SONRA KAYBETTİ
Derbinin kazananı Galatasaray. iki yıldır üstüste Kadıköy’de kazanıyor.
Sarı kırmızılı takım uzun haftalar forveti olmadan oynamıştı ama ara transferde aldığı Mısırlı golcü Mustafa Mohamed ile galibiyete ulaştı ve derbide sevinen taraf oldu. Maçın ilk yarısında Galatasaray daha etkili bir oyun oynadı, bunu topla oynama oranlarından da görebiliriz. Ancak buna rağmen maçın ilk yarısındaki en net gol pozisyonunu da Fenerbahçe yakaladı. Derbi maçının dikkat çeken bir tarafı ise, 90 artı 9 dakikalık süre idi.
Galatasaray golü ikinci yarıda bularak avantaj sağladı ve akabinde de skoru korumaya yönelik bir oyun oynamaya başladı. Eğer ilk yarıda golü bulsaydı,maçı Fenerbahçe galip bitirebilirdi. Çünkü Fenerbahçe geriye düştüğü maçları çevirebilecek nitelikte bir takım, ki bunu daha önce de gördük.
GALATASARAY SANTRAFORUNU MOSTAFA İLE BULDU
Fatih Terim yanlış bir kararla Babel’i alarak “oyunu daha kontrol altında tutabilirim” düşüncesi ile hareket etti. Ama aslında ilk yarıdaki oyununu oynasa bu şekilde baskı altında kalmayacak ve belki de ikinci golü bulacaktı, çünkü Fenerbahçe gol atabilmek için öne çıkmaya ve arkada boş alanlar bırakıp, Galatasaray için gol imkanları vermeye başlamıştı. Nitekim Babel bu şekilde eline geçen bir fırsatı değerlendiremedi. Aynı pozisyonu Onyekuru olsaydı çok farklı bir şekilde sonuçlandırabilirdi. Ancak maçın geneline bakıldığında Galatasaray’ın oyun olarak daha etkili olduğunu söyleyebiliriz.
Belhanda’nın iyi bir performans göstermediğini ama diğer derbi maclarına göre bir tık daha iyi olduğunu da belirtelim. Galatasaray’ın orta üçlüsü Belhanda, Arda ve Emre Kılınç Fenerbahçe’nin orta sahasında oynayan Ozan Tufan, Mert Hakan ve Sosa üçlüsüne üstünlük sağlayıp galibiyette önemli rol oynadılar. Nitekim Galatasaray’ın attığı gol, Belhanda ve Emre Kılınç’ın yaptığı baskı neticesinde geldi. Mostafa Mohamed’ de ustaca attığı golle iyi bir kumaşı olduğunu gösterdi. Onyekuru ile birlikte iyi işlere imza atacaklar gibi görünüyor . Tabikii ki burada Muslera’nın Galatasaray’a katkısının da hakkını vermek gerek. Yapılan yeni transferler ve Muslera’nın dönüşü Galatasaray’ın gücünü arttırıp bir anda çehresini değiştirdi.
FENERBAHÇE’DE MESUT, AZ AMA ÖZ OYNADI
Fenerbahçe‘nin 9 hafta sonra kendi evinde kaybettiği maçın son 25 dakikasında oyuna alınan Mesut Özil, özellikle Ozan Tufan’ın ofsayt olduğu gerekçesiyle sayılmayan golünde yaptığı orta ile klasını konuşturdu.Fenerbahçe Gustavo ve Pelkas’ın eksikliğini çok üst düzeyde hissetti. Sosa eski gücünden ve performansından çok uzak. Ozan’da da küçük de olsa bir düşüş söz konusu. Fenerbahçe’nin en önemli handikapı halen karşı takım defansını zorlayacak bir forveti yok. Valencia ve Samatta ile sonradan oyuna girenler, Sinan Gümüş ve Cisse, bu isimlerin hiç biri Galatasaray’ın yeni transferi Mostafa Mohamed veya Beşiktaş’lı Aboubakar tarzı forvet değiller. Fenerbahçe transfer şampiyonu oldu bu kesin. Aldığı isimlere bakınca da hepsinin önemli isimler olduğunu görüyoruz. Ancak bu oyuncuların büyük çoğunluğu benzer tarzdaki oyuncular. Mesut ve İrfan Can takıma girdiğinde Ozan, Sosa ve Mert Hakan dan ikisi oynamayacak. Osayi Samuel oynayınca, ya Valencia ya da Pelkas oynamayacak. Esas olan sadece önemli isimleri almak değil, doğru transfer yapabilmek. Mesela Szalai doğru bir transfer. Diğerleri şu an için sadece önemli isimler ancak doğru transfer olup olmadıklarını ilerleyen zamanda anlayacağız.
Bu arada İrfan Can transferinin örneğini daha önce de Mehmet Topuz ve Alper Potuk transferlerinde görmüştük. Bu isimler için de yine Galatasaray ile yarışmıştı Fenerbahçe ve sonuc ortada. Diğer yandan da Erol Bulut, bir Fatih Terim gibi yada bir Sergen Yalçın gibi takımının lideri görüntüsünde değil. Genel anlamda maça baktığımızda ise heyecan ve pozisyon zenginliği açısından derbi tadında bir maç olmadığını söyleyebiliriz. Ancak Galatasaray daha planlı ve akıllı oynayarak kazandı. Böylece şampiyonluk yolunda önemli bir 3 puan elde ederek yeniden liderliğe yükselip iddiasını devam ettirdi.
BEŞİKTAŞ 3 PUANA KONDU
Galatasaray’ın averajla lider olmasının ardından bütün gözler Beşiktaş- Konyaspor maçına çevrilmişti. Beşiktaş’ın aldığı 1-0’lık galibiyet, hani tabir vardır ya “annesinin aksütü gibi helal”. Yaklaşık 70 dakika 10 kişi mücadele edip 3 puanla sahadan galip ayrılmak, büyük takim olmanın göstergesi. Rosier’in attığı gol, basitmiş gibi görünen ancak düşünülüp atılmış akıl dolu bir gol. Ağır çekimlerde bu açıkça görülüyor. Topu orta yapacakmış gibi arkadaşlarına bakıyor ama kaleye vuruyor. Tüm maç boyunca oynadığı kanattan bu şekilde bindirmeler yapıp noktayı kendisi koydu ve maçın da adamı oldu aslında. Tabii ki sadece Rosier değil, hemen tüm oyuncular iki kişilik oynadılar ve sahada Beşiktaş’ın 10 kişi olduğunu hissetmedik. Sadece Aboubakar gününde değildi ve zaten Sergen Hoca’da bunu gördü ve onu dışarı aldı.
Bugüne kadar hemen tüm maçlarda ilk 11’de başlayan ve orta sahanın yükünü çeken Atiba, bu defa yedekten oyuna girdi ve hemen asistini de yaparak “ben burdayım” dedi. O oyuna girene kadar Josef de Souza gerçekten muhteşem oynadı ve adeta takımın yönetmeni gibiydi. Kısaca tüm takım kazanmayı çok istedi ve mücadele etti. Beşiktaş’ın bu şekilde oynaması ve mücadele etmesi tamamen Beşiktaş’ın patronu Sergen Hoca’nın eseri. Neticede hakettiği 3 puanla sahadan ayrılan Beşiktaş zirvenin ortağı olmayı sürdürdü. Tebrikler Sergen Hoca’ya ve Beşiktaş’a…
2 KARTAL’IN MÜCADELESİ
Diğer taraftan, Karakartal Beşiktaş‘la deplasmanda karşılaşan Konyaspor’u seyredince, ülkemizde oynanan futbolun neden hiç bir zaman Avrupa seviyesine ulaşamayacağını bir kez daha anlayabiliyoruz. İsmail Kartal’ın Konyaspor’a oynattığına futbol demek ne kadar doğru olur? 70 dakikadan fazla eksik oynayan rakibine karşı bu şekilde defansif oynayıp gol yememeyi düşünen bir futbol anlayışı, çağdaş futbola uyan bir düşünce değil.. İlk oyuncu değişikliğini sanki oyunu normal şartlarda oynuyormuş gibi 65. dakikada yaptı. Konyaspor’un maç boyunca sadece Sekidika ile bir etkili atağı ve gol pozisyonu var. İsmail Hoca kazanmayı değil de kaybetmemeyi ön planda tuttu ve nitekim de bu oyunla mağlûbiyeti haketti.
TEKNİK ADAMLARLA BİRLİKTE KAFALAR DA DEĞİŞİRSE!..
Bildiğimiz gibi ligimizde teknik adam sirkülasyonu çok üst düzey. Futbol anlayışında bir değişiklik olmayan ama sürekli takım değiştiren ve sadece gol yememe üzerine kurulu bir oyun oynatan teknik adamlarla, ne takımlarımız bir arpa boyu yol gidebilir ne de futbolumuz gelişir. Bunu diğer Anadolu takımlarında da görmek mümkün. Son haftalarda oynanan oyunlara baktığımızda, o kadar sıkıcı ve kalitesiz maçlar oluyor ki, büyük kısmı da genelde, ya 1-1, yada 1-0 sonuçlanıyor. Takımlarımız öncelikle gol atmak için değil de, gol yememek için mücadele ediyor ve hatta bazıları tabiri caizse “bitsede gitsek” maçları oynuyorlar. Seyrettiğimiz oyun hiç keyif ve heyecan vermiyor. Sadece takımların şuursuzca transfer yapıp kadrolarını yenilemeleri yeterli değil. Aynı şekilde teknik adamlarımızın futbola bakış açılarını, anlayışlarını, düşüncelerini ve vizyonlarını da değiştirip geliştirmeleri de gerekiyor. Tabii ki buna oyunu yöneten hakemler de dahil.
TARBZONSPOR’DAN YAKIN TAKİP, BAŞAKŞEHİR’DEN DÜŞÜŞ SÜRÜYOR
Uzun zamandır 3 takımımızın aynı puana sahip olup zirveye bu şekilde ortak olduğunu görmek mümkün olmamıştı. Abdullah Hoca ile aynı şekilde dolu dizgin gelen Trabzonspor’un da bu mücadeleye katılacağını düşünürsek, ligimizin zirvesindeki çekişme, oldukça renkli bir şekilde devam edecek. Düşme hattındaki mücadeleye de Konyaspor’u ve Başakşehir’i de katarsak, giderek daha ilginç ve bir o kadar da çetin bir hal alacak gibi görünüyor.
Ligi izlemeye devam…